• DOLAR 34.662
  • EURO 36.775
  • ALTIN 2937.44
  • ...
Zaman hızla akıp geçmekte. Dünyanın yaratılmasından bu yana nice milletler ve medeniyetler gelip geçmişlerdir. Her birisinin kendi zamanda yaşadı, gitti.

Allah`ın insanlara gönderdikleri peygamberler ve her peygamberin getirdikleri şeraitler de zaman zaman değişiklikler içerdi. Milletlerin ve insanların yaşantılarına göre değişiklikler yapıldı. İnançta bir değişiklik olmasa da şeraitte oldu.
Ama her yeniye ve yeniliğe de sürekli bir grup karşı geldi; Eskiciler. Geçmişe takılıp kalanlar.

Her gelen yeniliklerin karşısında duranlar, hep geçmişe takılıp kalanlar oldu. Ya atalarının dinine, geçmişine, geleneğine takıldılar, ya da önceki peygamberin tahrif edilmiş öğretisine takılıp kaldılar. Yerine çakılı bir kazık gibi durdular. Bir türlü çakıldıkları geçmişten kurtulup, yaşadıkları çağlara ayak uyduramadılar. Bunların yüzünden insanlık çok şeyler kaybetti. İnsanlık ilerleyeceğine hep geri gitti.

Birçoğumuzda da var olan bu duygunun, gizli gizli bizi yönlendirdiğinin farkına bile varmıyoruz. İletişim çağında yaşadığımız bu zamanda, hala çocuklarımızı bilgisayardan uzak tutmaya çalışıyoruz. Bilgisayar oyunlarını oynamasına izin vermiyoruz. Dışarı çıkıp oynamasını, arkadaş çevresine karışmasını istiyoruz. Bizim gibi olansını, eski oynadığımız oyunları oynamalarını, bizim yaşadığımız gibi yaşamalarını istiyoruz.

Ama bu artık eskide kaldı. Artık bizim içinde yaşayıp, ayak uydurmakta zorluk çektiğimiz bu çağ iletişim çağıdır. Bu da bilgisayar çağıdır. Artık oyunlar bilgisayarda oynanıyor. İnternet üzerinden bir oyunu onlar, yüzler hatta binlerce kişi aynı anda oynuyor. Konuşmalar, görüşmeler oradan yapılıyor. Biz ne kadar kabul etmesekte artık geçmişi geri getiremeyiz. Çocuklarımızı geçmişimize hapsolmaya zorlayamayız. Yaşadığımız çağa ayak uyduramaz isek, bu sadece bizi geri bırakır. Çağın kendisi durmadan yoluna devam eder. Güneşe gözünü kapatıp kendine gece yapan adam gibi oluruz.
Bu sadece iletişimde böyle değil. Toplumsal hareketlerde de böyledir. Sen çağın gerektirdiği şekilde topluma önderlik yapamaz isen, toplum kendine ve sana da önderlik yapacak çağdaş önderler bulur. İster kabul et ister etme. Sen bu topluma önderlik yapamaz isen, beğenmediğin birileri yapar. Boyun eğip, itaat etmeye mecbur kalırsın.

Bu anlamda peygamberin hayatına baktığımızda peygamberler hep kendi çağının en modern liderleri olmuşlardır. Eskiye alternatif yeni fikirler ve oluşumlar oluşturmuşlardır. Evet, Mekke`de toplumsal önderliği red etmiş, ama onun karşısında ondan istedikleri şeylerden dolayı bunu red etmiştir. Yoksa toplumun önderliğini red etmemiştir. Yenilikçi davayı bırakmasını, eskiye göre yaşamasını istedikleri için red etmiştir. Ama aynı peygamber Medine`ye gittiğinde ilk yaptığı iş de, toplumun önderliğini eline almak olmuştur. Çünkü artık yeni fikirleri benimseyen bir toplum vardı. Kimse ondan eskiyi istemiyordu.

Şartlar değiştikçe fikirlerin de değişmesi, gelişmesi gerekir. Toplumlar değiştikçe, önderlik makamının da değişmesi gerekir. Ölene kadar aynı liderle yönetilen bir toplum, yerinde saymaya mahkûm bir toplumdur. Geleceğini emanet edecek insanlar yetiştirmemiş bir toplum kısır bir toplumdur. Gençlerine güvenmeyen bir toplum gelecekte yok olmaya mahkûm bir toplumdur.

Toplumları yönetenler; her bedene uygun bir elbiseyi topluma sunmak gerekir. Her soruna çare olacak çağdaş bir reçete vermek gerekir. Hammaddemiz aynı olsa bile şeklini, kokusunu, rengini, tadını değiştirerek yeni versiyonlar oluşturmak gerekir.

Bu anlamda caminin dışında Müslümanların çağdaş kurumları da olması gerekir. Asıl kaynağı bulandırmadan çağdaş kurumlar olan dernek, vakıf, parti, tv, radyo, gazete, dergi, internet….

Her alanda topluma önderlik yapacak mekanizmalara ihtiyaç vardır. Çünkü bir kurum bir önder yetiştirir, bir önder bir toplumu değiştirir.

Bu anlamda aynı çağda yaşadığımız aynı duygu ve düşünceleri paylaştığımız çağdaş önderlere ihtiyacımız var. Geçmişin tecrübe ve bilgilerinden faydalanarak ama geçmişte yaşamayan, geçmişten gelen ama geçmişte kalmayan, zamanın önder kurum, kuruluş ve kadrolarına ihtiyaç vardır.

Geçmişe takılıp kalmayalım. Bozuk bir plak gibi hep aynı şeyleri söylemeyelim. Söyleyenlerin üstüne yeni bir şeyler ekleyelim. Söylenmeyenleri söyleyelim. Yapılmayanları yapalım.

Her zaman, zamanın çocuğu olalım.