• DOLAR 34.669
  • EURO 36.341
  • ALTIN 2941.907
  • ...

Son zamanlarda toplum arasında meydana gelen basit tartışmalardan ölüm oranları artmaya başladı. Gün yok ki bir haber duymayalım ki aralarında tartışanlardan biri mezara diğeri de mahpusa düşmemiş olsun. Toplum olarak biraz sabırsızlaştık, biraz daha asabileştik sanki.

Zannediyoruz ki trafikte, sokakta veya başka yerde tartıştığımız kişileri dövsek mesele biter. Veya öldürsek ondan kurtulmuş oluruz. Hâlbuki durum bunun tam tersi. Tartışmanın dozu artıkça mesele de büyüyor, kavga çıktıkça olay kontrolden çıkıyor. Ölümle sonuçlandığında ise hayatlar bitiyor. Halbuki biraz sabır, biraz anlayış ve hoşgörü, yumuşak yaklaşım olayların çoğunu hallederken tam tersine agresif ve sabırsız hareketler bir anda olayın patlamasına sebep oluyor. Bir de bakıyorsun ki yıllarca tanıdığın, kendi halinde, kimseye bir kötülüğü olmayan insan katil olmuş, maktul olmuş, cezaevine düşmüş. Bu nasıl olur diye bakıyorsun ya trafikte ya da ufak bir tartışmada işler büyümüş, olay kontrolden çıkmış. Kısacık bir andaki yapılan bir hata bütün hayatını alıp götürmüş. Olay sonrası ben ne yaptım deyip hayıflanmak da artık olanları geri getiremez olmuş.

İki komşu arasındaki bir tartışma, iki sürücü arasındaki bir hareket, iki genç arasındaki bir çekişme birden bakıyorsun ki aileler karışmış, silahlar çekilmiş, sanırsın ki ölüm kalım meselesi olmuş. Halbuki bir özür, bir sabır veya bir lahavle olayı bambaşka bir yere götürebilirdi.

Mesela şahit olduğum bir olayda trafikte olan bir tartışma kavgaya dönüştü. Gençler arasında meydana gelen kavgaya aileler de dahil oldu. Sonuç iki ölü, üç yaralı ve iki tutuklama ile sonuçlandı. Komşular arasında meydana gelen bir meselede iki ölüm ile sonuçlandı. Aile içi tartışmanın dışarı aktarılması ile aileler arasında meydana gelen kavgada bir kişinin ölümü ile bitti.

Bu şekilde örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bunun için diyoruz ki öfke şeytandandır.  Dolayısıyla öfkemizi mutlaka kontrol altına almalıyız. Sabrı ve hoşgörüyü kendimize rehber edinmeliyiz.  Zaten Allah ve peygamberinin öğütleri de bu yönde değil mi? "(O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever" (Âl-i İmran, 3/ 134) buyurmuştur. 

Resul-i Ekrem de şöyle buyurmuştur: “Güçlü kişi, güreşte gücünü gösteren değil, öfke anında kendine hakim olandır.”  "Ben bir kelime biliyorum ki, eğer şu adam o kelimeyi söylese muhakkak öfkesi geçer. O kelime: Eûzü billahi mineş-şeytânirracîm", sözüdür" (Müslim, Birr ve Sıla, 109). Nasihat isteyen adama peygamber (s.a.v.): “Öfkelenme!” buyurdu. Adam sözünü birkaç kere tekrarladı. Allah Resûlü her defasında “Öfkelenme!” dedi. (Buhârî, Edeb, 76)

Atalarımız ne demişler; öfke gelir göz kızarır, öfke gider yüz kızarır. Gelin birbirimize karşı sabrı, hoşgörüyü ve güler yüzlülüğü gösterelim.  Öfkeyi değil sükuneti ve sabrı kuşanalım. Hayatı birbirimize zindan etmeyelim.