• DOLAR 34.655
  • EURO 36.472
  • ALTIN 2950.199
  • ...

2008’de FETÖ marifeti ile Konya’da bize bir operasyon yapıldı. Ne kadar dernek üyemiz varsa terör örgütüne üye olma suçlaması ile gözaltına alındı. Öyle bir hava estirildi ki, gazetelerin yazdığına göre dosyamız ta MGK’ya kadar gitti. Altı ay sonra dernek üyelerinden tutuklu kalmadı.

O operasyon sırasında bir polis memuru bana dedi ki; ‘Hocam valla sizin suçsuz olduğunuzu biliyorum. Ama ne yapalım emir kuluyuz. Akşam eve gittiğimde annem dedi ki; ‘Oğlum bu insanlar abdestli namazlı insanlar, bunları niye topladınız? Meslek hayatım boyunca ilk defa anneme verecek bir cevap bulamadım.’

Ben de Ebu Hanzala’ya verilen bu cezaları görünce bu olayı hatırladım. Ve biliyorum ki Ona bu cezayı verenler, bir zaman gelecek, verdikleri bu cezadan dolayı pişman olacaklar. Çünkü toplum vicdanında karşılık bulan bir ceza değil. Çünkü hukuk karşısında hak edilmiş bir ceza değil. Aynı suçtan üç ayrı ceza verilir mi? Silahsız insanlara silahlı örgüt muamelesi yapılır mı? Delilsiz ceza, hukuka ve insan hakkına uygun olur mu?

Ama bu düzen sürekli kurban istiyor ve bunu da Müslümanlardan seçiyor. Batıya karşı kendisini aklamaya çalışıyor ve bunu da Müslümanları cezalandırarak yapıyor. Bunun vebalini nasıl taşıyacaksınız?

Bir insanın fikirleri ve yazdıkları toplum düzenini bozmadıkça, anarşi ve teröre sebep olmadıkça, kimseye hakaret ve haksızlık yapmadıkça, yazmada ve söylemede serbesttir. Bu, dünyanın bütün medeni devletlerinde böyle olmalıdır. Ama bu ülkede Müslümanlar için bu kural uygulanmaz. Bu ülkenin bazı putları vardır. Buna dokununca Mekke’nin putlarına dokunmuş gibi bütün kurumlar saldırıya geçerler. Hatta öyle bir hava estirirler ki laiklik karşıtları bile saldırıya geçer. Fikirleri baskıyla, hapisle susturmaya çalışırlar.

Benim bütün Müslümanlar için olan yaklaşımım, kendi aramızdaki meselelerde ittifak ettiğimiz konularda yardımlaşır, ihtilaf ettiğimiz meselelerde onları mazur görürüm. Dolayısıyla Ebu Hanzala’ya da bir Müslüman olarak yaklaşımım budur. Kendisini görmedim. Ama dinledim, duydum. Bu suçlamaların hiç birini hak etmedi. Hayatı gözler önündeydi, söylediklerini kameralara karşı söylüyordu. Sevenlerinden ve taraftarlarından da eline silah alıp dağa çıkan da yoktu.

Türkiye’de bu kadar ilahiyat fakültesi var. Orada ders veren birbirinden alim hocalarımız var. Keşke bir gün alanında uzman bir kişi çıkıp onu sustursaydı da mahkemeler onu susturmasaydı!

Ama ne yazık ki cahiliyenin tutumu budur. Susturamaz isen, fikirlerini çürütemez isen, sahiplerini zindana at. Bedenlerini çürüt. Seslerini kes. Varlıklarını ortadan kaldır. Böylece sorunu hal ettiklerini zannediyorlar!

Ama tarih de bize göstermiş ki, hak sahibine hakkı teslim edilmedikçe hiç kimse susturulamaz.