• DOLAR 34.655
  • EURO 36.472
  • ALTIN 2950.199
  • ...

Müslümanlar bu kelimeyi duyunca dili lal olur. Aklı başından gider. Bayılıp yere düşer.

Bütün musibetlere dayanır da buna dayanamaz. Bütün haberleri kaldırır da bunu kaldıramaz.

Onun için Rabbimiz gerçek kazananın ahireti kazanan olduğunu bize söyler. Gerçek kurtuluşun ahiret kurtuluşu olduğunu anlatır. Peygamberimiz akıllı insanın ahiretini kazanan olduğunu söyler.

Müslümanlar dünyada iken açlıkla, mal ve evladın yitirilmesi, korku ve ürünlerin zararı gibi musibetlerle imtihan olundukları zaman, Allah’tan olduklarını ve O’na dönücü olduklarını söyleyerek dünya musibetlerini küçük görürler. Bunun için her karşılaştığımız musibette deriz ki ‘biz Allahtan geldik yine Ona döneceğiz’. Peki ya döneceğimiz ahiret yurdunda karşılaşacağımız musibete ne diyeceğiz? Bunu nasıl telafi edeceğiz? Var mı bir yolu yordamı, kurtuluş yolu? Hayır.

Dünya hayatında zarar ettiğimizde telafisi vardır. Ama ahiret hayatını hüsrana çevirdiğimizde telafisi yoktur.

O zaman bu kısa ve geçici hayatı baki hale getirecek yollar arayalım. Bunu da ancak bu hayatın sahibi ve yaratanı söyleyebilir. Göremediğimiz, bilmediğimiz ahiret hayatının kurtuluşunu da ancak O gösterebilir.

“İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.” (Tevbe, 20)

İşte yol bu. Rızayı İlahiyi kazanmak için sürekli bir hak mücadelesi, iyilik ve salih amel mücadelesi. Çünkü hayat iman ve bu imanı hayata hâkim kılma mücadelesidir. Hayat, esfelessafilinden ahseni takvime varma mücadelesidir.

Hayatta takvaya erme yolculuğudur. Bu takva Allah’ı sevmede ve saygıda kusur işleme, sevgisini kaybetme korkusudur. Onun dostluğunu kazanmak için sürekli sevdiği amellerde bulunma çabasıdır.

“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip de takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.”(Yunus, 62)

Hakikat Allah’ın bildirdiği gibidir. Kurtuluş O’nun gösterdiği gibidir.

Gerçek iflas edenin kim olduğunu, gerçek pehlivanın kim olduğunu, dünya hayatı ve içindekilerin ne olduğunu onu yaratandan öğrenmezsek aldanırız. Aldatıcılar da bizi öyle bir aldatırlar ki ancak ölüm uykusundan uyanınca ayılırız ki, Allah muhafaza o zaman da iş işten çoktan geçmiş olacak.

“İman etmiş kullarıma söyle: Alışverişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmeden evvel, dosdoğru namaz kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler.” (İbrahim, 31)

Evet kimsenin kimseye faydasının olmadığı, herkesin derdinin başından aşkın olduğu, bir tarafta cennet, diğer tarafta cehennemin durduğu bir meydanda, ortada da mizan kurulmuş hesap alınmakta. Son gün, son hesap, son kader!

İşte burada kazanan gerçek kazanmış, kaybeden gerçek kaybetmiş ve harap olmuştur.

Allah’ım, sen bizi ahireti kazananlardan eyle….