• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Kimse hastaneye düşmek istemez. Hastaneye düşenler de yoğun bakıma düşmek istemezler. Ama hayat bu, her zaman insanın istediği olmaz ki!

Hele hele bu hastalık zamanında, yaşlıların çoğu ne yazık ki yoğun bakımda yatmak zorunda kalıyorlar. Hayatları alt üst oluyor. Hem hastanın hem de hasta sahibinin eli kolu bağlanıyor!

Yoğun bakıma düşen hastaların çoğu, oradaki durumdan şikayet ediyorlar. Bunun bir sebebi, alışamadıkları zor bir tedavi şekli ise de diğer bir kısmı da psikolojiktir.

Biz psikolojik yönü üzerinde biraz duracağız.

Erkek hastalar için bayan bakıcıların bakması, bayan hastalar için de erkek bakıcıların bakması büyük bir psikolojik çöküntü demektir. Bunun seçiminin eğer şuuru yerinde ise hastaya bırakılması, şuuru yerinde değil ise de hasta yakınlarına bırakılması gerekir. Her ne kadar bazıları için bu sorun olmuyor ise de bu konuda hassasiyet sahipleri için büyük bir sorundur ve bu düzenleme yapılmalıdır.

Hasta sahiplerine düzenli bilgi verilmeli. Bunun için bir birim kurulmalı. Doktorlar ya zamanlarının azlığından ya da yorgun olmalarından bu konuyu bazen ihmal ediyorlar. Hasta sahipleri çaresiz isyan ediyorlar. Hastaları yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor ama onların hastalarından haberi yok. Durumunu bilmiyorlar. Bundan vicdanen çok yıpranıyorlar.

Özellikle yoğun bakım corona hastaları hasta sahiplerine hiç gösterilmiyor. Annesi, babası, kardeşi hasta olanlar hastane kapısında çaresiz bekliyor. Belki haftalarca hasta hastanede kalıyor ama bir kere uzaktan veya yakından görüştürülmüyor. Ayrıca teknolojik aletlerden faydalanıp görüntülü veya görüntüsüz de görüştürülmüyor. Hasta sahipleri çaresiz ve büyük bir vicdan azabı ile hastane kapılarında veya evlerinde umutsuz bekliyor. Arayıp soranlara bir cevap da veremiyorlar.

Ayrıca yoğun bakımdaki hastaların ölüm oranları da diğerlerine göre çok yüksek. Bu hastalardan durumu kritik olanların ailesinin de izni veya talebi ile bir imam görevlendirilse ve böylece bu dünyadan ayrılmadan dini vecibelerini yerine getirse de gönül rahatlığı ile ruhunu teslim etse olmaz mı? Veya üzerine en azından biraz Kur’an okunsa olmaz mı? Bu mesele de vicdanları yaralayan bir meseledir ve çözülmelidir.

Evde umutsuzca bekleyen hasta sahiplerine sadece başınız sağ olsun, hastanız öldü demek için aramak hem insani hem de İslami değildir.

Hastanelerde hasta sahiplerine düzenli bilgi verecek bir birim oluşturulmalı. Uygun olanları ile yüz yüze, olmasa görüntülü görüşme yapacak bir ortam hazırlanmalı. Uygun olanlarına sağlık ve hijyen kurallarına dikkat ederek bir imam ile görüştürmeli. Nasıl bir doktor ve hemşire orada görevli ise bir imam da görevlendirilmelidir.

Hastaları ile görüşemeyen hasta sahiplerinin içi rahat olmalı, hayatında karşılaşmadığı bu zor şartlarda olan hasta da psikolojik olarak rahatlamalı. Sahipsizlik ve kimsesizlik duygusundan kurtarılmalıdır.

Bu zor olan sürecin hem hasta, hem hasta sahipleri, hem de hastane çalışanlarının rahatı için düzenlenerek olumsuzlukların giderilmesi gerekir.

Şu andaki gördüğümüz fiili uygulamalar ile ne hasta ne de hasta sahipleri vicdanen ve manen rahat değil. Sayın yetkili ve etkili kişiler lütfen bu sorunu halledin.

Hastalar kimsesiz ölmesin!