• DOLAR 34.382
  • EURO 36.87
  • ALTIN 2968.62
  • ...

Kadın erkek eşit midir? sorusuna hemen “evet” veya “hayır” şeklinde bir cevap vermek çok zor. Zira soru bu haliyle yeterince açık değildir. O halde: “Nerede? Hangi konuda? Ve ne yönden?” gibi başka sorularla bunu açmaya ihtiyaç vardır:

Eğer, “hukuki açıdan” soruluyorsa, buna “evet” diyebiliriz. Ama her hususta yani mutlak manada deniliyorsa, o zaman, buna cevap vermeye bile gerek yok. Zira cevabı sorunun içindedir. Mademki, iki ayrı cinsten söz ediliyor ve mademki bu iki cins farklı hislere ve özelliklere sahip; o zaman mutlak eşitlik nasıl düşünülebilir?

Şüphesiz ki, meslek ve kabiliyet alanında kadınla erkeğin eşit olduğu alanlar bulunduğu gibi, erkeğin kadını çok gerilerde bıraktığı sahalar vardır. Fiziki olarak bedensel güç ve iktidar bakımından erkeğin kadından üstün olduğu gibi hâkimiyet ve yönetmekte de ondan daha dirayetli olduğu bir gerçektir. Onun için, meseleye tek yönden bakmak, sadece hukuksal alanla sınırlandırmak yanlış olur.

Şayet, “Kadınla erkek arasında iyi insan, üstün insan olma noktasında bir fark var mıdır?” diye sorulsa o zaman hemen belirtmek isteriz ki: Hukuk başka, üstünlük ve fazilet başka şeylerdir. Bu ikincisinde hemen şu veya bu daha üstündür demek çok zordur. Çünkü kadın olsun erkek olsun, her insan Allah`ın kuludur. O, hangi kulunu üstün tutuyor, daha çok seviyorsa ve hangi kulundan daha razıysa üstünlük onun hakkıdır.

Kuran`ı Kerim`e göre üstünlük ölçüsü takvadır. Evet, Allah indinde üstünlük ve faziletin ölçüsü; ne sınıf farkı, ne kan bağı ve ne de cinsiyettir. Sadece ve sadece kulun Allah`a karşı takvasıdır. Kim daha fazla Allah`tan korkuyorsa o daha üstündür. Bu noktada cinsiyete değil, imana ve amele itibar edilir.

Takva dendiği zaman hemen iman ve salih amel akla gelir. İmanla ilgili mükellefiyette olduğu gibi, salih amelde de yani, hayırlı işlerde de cinsiyete itibar edilmiyor. Mesela; Allah`a peygambere ve Âhiret gününe inanma konusunda sadece erkek değil, kadın da sorumludur. Yine ibadet konusunda okunan her Kuran harfine karşılık on sevap veriliyorsa, bu bütün insanlar için geçerlidir. Kadına daha az, erkeğe daha çok sevap söz konusu değildir.

Psikolojik olarak da kadın erkek eşitliği mümkün değildir. Mesela erkek dış âleme daha açık teşebbüs kabiliyeti daha ileridir, ama şefkat ve merhamette kadından geridir. Kadın ise, daha çok içe dönüktür, bunun en büyük faydası, yavrusuna ve yuvasına göstereceği ihtimamdır.

Bu iki cinsin zaafiyetleri de farklıdır: Erkekte, tahakküm ve baskı duygusu mevcut iken, Kadında ise, gösteriş ve desinler hissi ağırlıklıdır. Kadının en bariz bir özelliği de duygusallığıdır. Kadın, çevreden daha çabuk etkilenir. Dolayısıyla, telkine kapılmaya, aldatılmaya daha müsaittir. Kadında sezgi gücü çok kuvvetli, değişikliğe daha çok ilgi duymakta, yenilik ve heyecana daha açıktır.

Vücut büyüklüğü itibariyle güç ve kuvvet yönünden, kadın erkekten genellikle daha geridir. Bunun neticesi olarak da sığınma ihtiyacı kadında kendini daha fazla hissettiriyor. Hatta bazılarında bu ihtiyaç, aşağılık kompleksine dönüşüyor; bu da erkeklik kompleksi olarak kendini gösteriyor.

Çoğunlukla kadın, hayat arkadaşına daha çok bağlı, ondan daha vefalıdır. Dünya sevgisinde erkekten çok ileridir. İşte kadını bu psikolojisi içinde değerlendirmek ve onun erkekleşmesine değil, ideal bir kadın olmasına çalışmak gerekir.

Etrafımıza şöyle bir göz attığımız zaman, bütün canlılarda bedenler ve ruhlar arasında mükemmel bir uygunluk görürüz. Ceylan ruhunu, aslan bedenine sokmak ve onu aslanca davranmaya zorlamak, en başta o sevimli ruha zarar verir. Her kükreyişte ruhundaki letafetten birazını kaybeder; her hamlede kendi öz güzelliğinden bir parçayı harap eder. Kadın ve erkek eşitliği diyerek kadını erkekçe davranışlara itmek de en başta kadına zarar verir.

Aslında, bu sahada gösterilen bütün kasıtlı ve yoğun faaliyetler, bir bakıma hiçbir şeyi değiştirememiştir. “itibara alınması gereken çoğunluktur.” kaidesinden hareketle şunu diyebiliriz: Kadınlar yine fabrikatör olmaktan çok işçi, hâkim olmaktan çok kâtip, amir olmaktan çok sekreter, pilot olmaktan çok hostes, patron olmaktan çok tezgâhtardırlar. Zira yaratılışı değiştirmek mümkün değildir.

Sözde kadın hakları deyip duranlar bu güne kadar maalesef, kadına lâyık olduğu yeri bir türlü veremediler. Ya, kendisine aşırı derecede hükmettiler, ona haksız muamelede bulundular ya da kendisine çok fazla fırsat verdiler, onu erkekliğe heveslendirdiler ve mahvettiler.