• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Attığımız başlıktan da anlaşıldığı üzere, asırdan asıra, nesilden nesile süregelen "Aşura etkinliği" bir bayram günü veya bir şükür günü müdür? Yoksa bir yas ve matem günü müdür? Belirsizliği ümmet sathında sürüp gidiyor. Şu bir gerçektir ki, çok eskilerden beri farklı dinlerde ve kavimlerde Aşura Günü kutsal bir gün olarak kutlana gelmiştir.

Ta insanlığın fecrinde Âdem aleyhisselamın tevbesinin bu günde kabul olunduğu, Nuh aleyhisselamın gemisinin bu gün karaya oturduğu hakkında rivayetler vardır. Bu rivayetlere göre gemi halkı karaya inince yanlarında bulunan yiyecek çeşitlerini bir araya getirip karma bir yemek yapmışlardır. İşte adına Aşure denilen bu yemek, bir gelenek olarak her Aşura Günü törenlerinde pişirilip dağıtılıyor. İnsanlar o günü bir kurtuluş günü olarak anarak oruç tutuyorlardı. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem de İslam`dan önce kavmine uyarak o gün oruç tutmuştur.

Aşura Günü Yahudilerce de kutsal bir gündür. Nitekim peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, hicret edip Medine'ye teşrif buyurunca oradaki Yahudilerin Aşura Günü oruç tuttuklarını gördü. Bunun nedenini sorunca. Yahudiler; "bu günde atalarımız israiloğulları Allah'ın peygamberi Musa'yla birlikte Nil'i geçmiş ve düşmanları olan firavun ile ordusu denizde gark olmuştur, dediler."

Bunun üzerine peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem: "kardeşim Musa'nın kurtuluşuna sevinmek ve onun sünnetine uymak, benim için sizden daha önceliklidir" dedi. Sonra Müslümanlara, o günü oruç tutmalarını emretti. Şu farkla ki "sizin orucunuz Yahudilerinkine benzememesi için bir gün önünden veya sonundan ilave edin, buyurdu." yani aşura günüyle birlikte dokuzuncu veya on birinci günü de tutarak onlara benzememeye dikkat edin.

Böylece Müslümanlar da Aşura Gününü oruç tutmakla ihya etmeye başladılar. Ancak o günü her hangi bir etkinlik şeklinde değil, ibadetle tevbe ve istiğfarla ihya ettiler. Bu hususla alakalı sahih bir senetle rivayet edilen bir hadisi şerifte, şöyle buyrulmaktadır: "Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah'ın haram ayı olan Muharrem orucudur. Farz namazlardan sonra en hayırlı namaz da gece namazıdır." (Tac: c. 2. s. 88)

Evet, Ramazan ayından sonra en faziletli ay muharrem ayıdır. "Zira bu ayın içinde Aşura günü vardır ki, tarihte yaşanan büyük hadiselerin çoğu bu günde meydana gelmiştir. Allah (CC), bu günde geçmişte günahkâr birçok kavmin tevbesini kabul ettiği gibi, bundan sonra da birçok asi kavmin tevbesinin kabul edileceği umulur." (Haşiyetu Tac: c. 2. s. 88)

Yukarıda görüldüğü gibi, İslam tarihinde Aşura Günü, birçok toplumda faziletli bir gün olarak kabul edilmiştir. Ancak Kerbela faciasından sonra, yani peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin torunu Hz. Hüseyin'in aynı günde şehid olmasıyla yeni bir boyut kazandı. Bu olay, daha önce Aşura ile ilgili birçok anlam ve anlayışları bastırdı, değiştirdi. Artık Aşura denince ilk akla gelen Hz. Hüseyin ve Kerbela faciasıdır.

Kerbela olayından sonra özellikle ehlibeyt taraftarları bunu bir matem şekline sokarak anmaya başladılar. Buna paralel olarak Emevi Ailesinin etkisinde kalan kimi ehlisünnet fırkaları da Aşura Yemeğini biraz daha da tatlandırarak dağıtma âdetini yaymaya çalıştılar. Dolayısıyla Aşura gerçeği asıl anlamını yitirdi, farklı anmalara ve merasimlere sahne oldu. Tıpkı Aşure yemeği gibi karman çorman oldu. Günümüzde ise artık bu bir şükür günü müdür? Yoksa matem günü müdür? Belirsizliği sürüp gidiyor. Biri sevinip şükrediyor, öbürü matem yapıyor, kendini dövüyor; ama her ikisi de Aşure yemekten vazgeçmiyor.

Ehli izanca yapılması gereken ise; her olayı kendi yerinde ve mecrasında değerlendirmek gerekir. Yani Aşura Günü oruç tutarak sadaka vererek bir şükür ibadetini yapmakla beraber, efendimiz Hz. Hüseyn için de elbette üzülmek, Şehadetini kutlamak, yezidleri lanetlemek ve günümüz yezidlerine karşı Hüseyni kıyamı yeniden ihya etmek için Hak-Batıl mücadelesinin nasıl yapılacağının yolunu göstermek gerekir. Ancak ağlayıp kendini zincirle dövmek gibi bidatlerden de son derece sakınmak gerekir. Bu gibi anmaların ne Aşura gününün ruhuyla, ne de Hüseyni kıyamla hiçbir ilgi ve alakası yoktur. Aşuranız mübarek olsun, Hüseyni kıyam şiarınız olsun dileğiyle!