İlham nedir? Kimler ilhamla amel edebilir?
İlhamın çeşitli tarifleri yapılmakla beraber ortak noktaları dikkate alındığında şöyle tarif edilebilir; Feyiz yoluyla kalbe ilka olunan mana, akıl yürütme ve düşünmeye dayanmadan kalpte doğan bilgidir. Bir başka tarif ile herhangi bir istidlal yoluna başvurmadan insanın ruhi melekeleri vasıtasıyla bir konu hakkında ilim sahibi olmasıdır.
İlham peygamberlerin yanı sıra normal insanlara da gelebilir. Kur`an-ı Kerim'de insanın dışında birçok mahlûka da ilham edildiği bildirilmektedir. Mesela ‘Yer`e, ‘Göğ'e ve ‘Arı`ya vahyedildiği bildirilir. Bu vahiyle kastedilen ilhamdır. Allahu Teâla, vazifelerini yapması için mahlûklarına istediğini istediği şekilde ilhamla bildirir.
Yine Kur`an'da peygamber olmadığı bilinen şahıslara geldiği bildirilen vahiy ilham ile tefsir edilmiştir. Mesela Allahu Teâla, Musa aleyhisselamın annesine: "çocuğu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman, onu suya bırak, korkma, üzülme biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız, diye vahyetti." (Kasas, 7)
Bu ayeti kerimede bahis konusu olan vahiy ilhamdır. İlhamın uykuda ve uyanık iken de geldiği söylenebilir. Nitekim Allahu Teâla'nın İbrahim aleyhisselama oğlunu kurban etmesini emretmesi uyku halinde gerçekleşmiştir.
İslam akaidine göre, ilim elde etme yollarından biri de ilhamdır. Ancak peygamberlerin dışında bu ilmin amel alanı yalnız sahibiyle sınırlıdır. Kelam âlimlerinin çoğu bu görüştedir. Allame Taftazani bu meseleyi şöyle yorumlamıştır: İlham herkes için bilgi vasıtası değildir. Başkasına karşı delil olarak kullanılmaya elverişli de değildir. Kişinin kendisi için ilham delil olabilir. Çünkü ilhamla ilim hâsıl olduğu konusunda şüphe yoktur. Bu hususla alakalı birçok hadis mevcuttur. Birçok seleften bununla ilgili haberler nakledilmiştir. (Taftazani, Şerhu'l-Akâid, S. 121)
İmam Gazali, Fahrurrazi ve Âmidi gibi bazı kelamcılar nazar ve istidlal söz konusu olmaksızın ilhamla yakini ve kat'i bilgilerin elde edileceğini kabul ederler. Ancak ilham zannedilen şey vahim de olabilir. Şeytan'ın vesvesesi olabilir. Bunun için ilhamı vehim ve vesveseden ayırabilmek için onun dine uygunluğunu âyetlerle ve hadislerle kontrol etmek gerekir. Bu şekilde kabul edilen ilham bile dinler ve mezhepler konusundaki tartışmalarda ölçü değildir.
Vahiy ile ilham arasındaki farkları şöyle sıralayabiliriz:
1. Açık vahiy yalnızca peygamberlere gelir; peygamberin dışında bunu iddia eden yalancıdır.
2. İlhamda melek gözükmez. Oysa peygambere vahiy getiren melek görünür ve kimi zaman insan suretinde geldiğinde başkasına da görünürdü.
3. Kendisine ilham gelen kişi bunu gizleyebilir. Hatta gizlemesi daha evladır. Peygamber ise, kendisine gelen vahyi gizleyemez. Bilakis onu tebliğ etmekle yükümlüdür.
4. Vahiyde kesinlik vardır. Peygamber vahyin, Allah'tan geldiğini kesin olarak bilir. İlham ise zannidir, kesinlik ifade etmez. (Zurkani, Menahilulirfan, I/64)
İlham, Batı dünyasında mistisizm; Doğu dünyasında ve özellikle İslam âleminde tasavvufun gerçeğe ulaşma yollarından biri ve sezgi ile eş anlamlı kullanılmıştır. Sufiler ilhamı bir bilgi edinme yolu olarak kabul etmişler. (Cürcani, Ta'rifat, s. 35)
Bu bağlamda peygamberin bazı hallerde vahiy beklediği gibi birilerinin ilham beklemesi doğru değildir. Çünkü peygamberi olmayan veya peygambere ilişkin (peygamber annelerine gelen ilham) olmayan ilham, kesinlik ifade etmez. Bu tarzdan gelen ilhamlar nakıs olabileceği gibi şeytani hislerle de karıştırılabilir. Buna cüret edenler onarılmaz büyük hatalara girmişlerdir.
Kimileri, Musa aleyhisselam ile Hızır aleyhisselam olayını delil göstererek "salih kişiler peygambere bile ders verebilir" demişler ve buna uyarak büyük hatalara düşmüşlerdir. Nitekim haricilerden bazıları arkadaşlarına: "onların çocuklarında Hızır'ın gördüğünü gördüğünüzde onları öldürün" diyerek masum insanların kanına girmişlerdi. (Muhammed Said Mursi, Usulül işrin, s. 82)