• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3006.52
  • ...

İnsanlık tarihi övünç kaynağı hadiselerle dolu olduğu gibi, utanç verici ve yürek yakıcı hadiselerle de doludur. Bunun nedeni ise, ya farklı kültür ve inançların uyuşmazlığı ya da müstemlekecilik adına dışardan gelen emperyalist müdahalelerdir. Özellikle farklı kültürlerin ve inançların bir arada yaşamak zorunda olan Ortadoğu, hep bu olayların sahnelendiği bir arena olmuş ve halen olmaya devam etmektedir.

Gerek İslam öncesi ve gerekse İslam döneminde yeryüzünde en çok savaşların yapıldığı ve kanların döküldüğü yer Ortadoğu`dur. Sebebi ise, buraların eskiden beri farklı kültür ve medeniyetlere ev sahipliği yapmış olmasıdır. İşte bu kültür ve medeniyet mensuplarının hamasetinden yararlanan diktatörler de hep bu gölgeden çıkmışlardır.

Bu bölgeye İslam gelince batıl inanç ve kültürleri eritip yok ettiği gibi, diktatörlüğü de sona erdirdi. Ancak Emeviler döneminden başlayarak bir takım aile kültürü yeniden başlamasıyla birlikte (valilik düzeyde) diktatörlük de hareketlendi. İslami Halifeliğinin kaldırılmasından sonra onun da sonuna kadar yolu tam açıldı. Firavunlar, Nemrutlar, Saddamlar, Nasırlar ve Esatlar hep bu bölgenin tanıdık diktatörleridirler. Bunların en son tanıdık siması ise, Beşşar Esat`tır. İnşallah o da yakında onların yolundan gidecektir. Zira tarih, diktatörlüğün akıbetinin bu olduğunu bildirmektedir.

Şu bir hakikattir ki, tarihi okumak ve yargılamak, günümüzü anlamak ve aydınlatmak içindir. Eğer okunan, anlatılan tarihten ders çıkarılmıyor, ibret alınmıyor ve onunla günümüze ışık tutulmuyorsa o tarih bir hikâyeden ibaret kalır. Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu kabul ediyorsak, istenmeyen şeylerin tekerrür etmemesi için, gelişen veya gelişmekte olan hadiselere karşı duyarlı olmak ve gerekirse yerinde ve zamanında müdahale etmek gerekir. Yoksa zamanı geçtikten ve fırsat elden gittikten sonra ah vah demenin, ağıt yakmanın bir anlamı yoktur.   

Bu aralar hepimiz yani top yekûn bir ümmet olarak geçmişte yaşanmış olan bir takım acı ve olumsuz hadiseleri (Halepçe ve Hama katliamı gibi) katliamları kınayıp lanetlerken yanı başımızda Suriye`de işlenen yeni yeni katliamlara canlı canlı ekranlardan tanık olduğumuz halde yeterince sesimiz çıkmamakta ve tepkisiz bürünmekteyiz. Acaba bunlar için de ilerde sadece bir ağıt yakmakla mı yetineceğiz? Yoksa birilerini anmak mücadelelerine ve davalarına sahip çıkmak için illa onların da ölmesi mi gerekir?

Aslında tarihte yaşanmış hadiselerle günümüzde yaşananlar arasında pek fark gözükmemektedir. Hatta çarpıcı benzerlikleri vardır. Hem de yakın zamanda, isim ve mekân tenasübü ile de birlikte... O zamanki katliamın adı, Halepçe ve Hama idi. Şimdikinin ise; Halep ve Humus`tur O zamanın diktatörleri baasçı Saddam Hüseyin ve Baba Esat idi, şimdi ise aynı karakterden ve meslekten gelen Oğul Esat... Değişmeyen tek şey var, o da İslami camianın hala tek ümmet olmanın bilinçsizliği, duyarsızlığı ve tavırsızlığıdır.

Her nedense geçmişte yaşanmış şeyleri rahat rahat konuşuyor yargılıyor ve lanetliyorken, eski diktatörleri kınayıp tarih önünde mahkûm etmeye çalışıyorken yanı başımızda işlenen cinayetlere, katliamlara seyirci kalıyor ve yaşayan diktatörlere sus pus oluyoruz. Yaşananlara karşı pek sesimizi çıkarmamakta ve sessiz kalmayı tercih etmekteyiz. Orada yerde sürüklenen, dipçiklerle kafası ezilen ve zulüm altında inim inim inleyen mazlumların ve mustazafların ahını feryadu figanlarını duymazlıktan gelmekteyiz.

Şunu da iyi bilmemiz gerekir ki, zalim zalimdir. Zalimin eskisi ile yenisi arasında bir fark olmaz. Zalimden merhamet umulmaz, müsamaha beklenmez. Zalimin dişi, pençesi kana bulaştıkça daha da iştahlanıp azıtır ve daha büyük cürümlere, katliamlara imza atmaya devam eder. Zalimin anladığı tek şey karşısındakinin izzetle direnişi ve dik duruşudur.

Zalime karşı çıkabilmek için illa da ondan daha güçlü olmayı, daha büyük ordulara sahip olmayı gerektirmez. Nitekim ayeti kerime: ‘Nice az topluluklar daha büyük topluluklara Allah`ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir` (Bakara -249) diyerek buna işaret etmektedir. Yeter ki, müminler sabretmesini bilsinler ve izzetlice bir direnişi gösterebilsinler, Allah`ın yardımı ve inayeti onlarladır. Bütün yeryüzünde yeni zaferlerin müminlerin olması dileğiyle.