47 Yarenin makberi hala meçhul!
İdamlarının 92. yıldönümünde Şeyh Said Efendiyle 47 yarenine bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, katillerini ilahi adaletin tecelli edeceği güne havale ediyoruz. Zalimane şekilde gömüldükleri yer bilindiği halde hala üzerlerinde bir makber işaretinin bile bulunmaması, Müslüman Kürt Halkının bağrına saplanmış bir hançer olarak durmaktadır.
Kemalist yönetim kadrolarının zalimane bir şekilde oraya gömüp meçhul hale getirmeye çalıştığı, ama hiçbir zaman unutturamadığı Müslüman Kürt halkının bu yürek parelerinin bir an evvel oradan çıkarılıp layık olduğu yerlere taşınması ve yeniden defin işlemlerinin gerçekleştirilmesiyle belki bu yaranın kanaması bir nebze durabilir. Bu yapılmadığı müddetçe ne devletin başı rahat edecek, ne Müslüman Kürt halkının gönlündeki öfke ateşi sönecek ne de bunu istismar edenlerin sonu gelecektir.
Evet, bu halk dinin sembolleri olarak bildiği tasavvufi şeyhlerini, âlimlerini seviyor, sayıyor, el üstünde tutuyor. Hiçbir baskı, hiçbir şiddet ve asimilasyon uygulamaları bu sevgiyi yok edemedi ve edemiyor. Dolayısıyla eğer bu günün yöneticileri bu yarayı kapatmak, bu halkı kazanmak ve barışmak istiyorlarsa bunun yegâne yolu, yüreklerinin derinliklerinde yer verdikleri bu değerlerinin itibarının iade edilmesidir.
Siz onları devlete isyan etmiş olarak görebilirsiniz? Yalancı tarihle onları İngiliz işbirlikçisi, hain olarak görebilirsiniz? Ama bu halk onları öyle görmüyor! Bilakis bu halk, onları, batı tarafından zorla dayatılan gayri İslami uygulamalara, devrimlere karşı kıyam eden mücahit önderler olarak biliyor. Çünkü onlar ya canlı canlı bizzat olaylara şahit olmuşlar ya da büyüklerinden bu şekilde duymuşlardır.
Siz Ey Kemalist kadrolar! Ey Lozan'da müstemlekeciliği kabullenerek iş pişirenlerin aveneleri! Artık eskisi gibi kimseyi kandıramazsınız. Bir zamanlar dâhildeki Türk Müslümanlara Şeyh Said'i Kürtçü ve İngiliz işbirlikçisi, batıya ise şeriatçı olarak tanıtarak karalama yolları denediniz. Şimdi artık yalan dolanla kimseyi kandıramazsınız. Ovada saklamaya çalıştığınız şey ormanlıklarda ortaya çıkmıştır. Tarih Şeyh Said`i aklamış, sizi mahkûm etmiştir.
Ve siz ey bugünün dindar yöneticileri! Ey Müslümanları seven ve savunan devlet adamları! Ne zamana kadar bu haksızlıkları örtbas etmeye devam edeceksiniz! Yalan söyleyen bu tarihi ne zaman değiştirecek, doğruları anlatacaksınız! Zalimlerin hışmına uğramış, kumpaslara kurban gitmiş nice mazlumların serbest bırakılmasını ne zamana erteleyeceksiniz!
Bir solcu olan Nazım Hikmet'i Moskova'dan getirip ona iade-i itibar verdiniz; Dersim olayı için özür dilediniz ve Seyyid Rıza'ya iade-i itibar verdiniz; yine Atıf Hocayı getirdiniz kendi köyüne defin işlerini yaptınız, en azından gidilip üzerinde bir fatihayı şerif okunabiliyor. Ama Şeyh Said hakkında, Üstad Said-i Nursi hakkında hala kör sağır duruyorsunuz. Neden...! Yoksa Şeyh Said Efendinin, Üstad Bediuzzaman hazretlerinin bir Seyid Rıza kadar değerleri yokmu?
Aslında Şeyh Said efendinin, Üstad Bediuzzaman`ın buna ihtiyaçları yoktur. Onların ümmetin kalplerinin en derinliklerinde zaten müstesna yerleri, değer ve itibarları vardır. Ama sizin buna ihtiyacınız var! Sizin bundan arınmanıza, bu kara lekeyi yüzünüzden silmenize ihtiyacınız vardır. Bu adımı atmadığınız müddetçe Müslüman Kürt halkının gönlünü alamaz, dost edinemezsiniz. Komünist Kürtçü istismarcıların da önünü alamazsınız.
Elbette olması gereken bir normalleşme adına, iç içe girmiş halkların bir arada huzur ve barış içerisinde yaşamaları adına, boş yere akıtılan kanın durması adına bir fedakârlığın olması gerekir. Ama bunun hep tek taraftan beklenmesi, doğru ve güven verici bir yaklaşım değildir. Eğer siz hala gidip bunu batı kuklası komünistlerle pazarık edip pişirmeye devam ederseniz bir daha kaybeder, bir daha pişmanlık duyacaksınız.
Arapların meşhur bir atasözü var: "kim bir şeyi iki defa denerse pişmanlık onun hakkı olur."