• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

"Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygambere karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka yola saparsa, onu (dünyada) o yolda bırakırız ve (ahirette de) cehenneme sokarız; o cehennem ne kötü bir yerdir."(Nisa, 115)

Yukarıdaki ayeti kerime müthiş bir uyarı ve tehditte bulunuyor. Eğer bu tehdidin muhatabı olmaktan kurtulmak istiyorsak, peygamberin sünnetine uyarak müminlerin takip ettiği yolun dışında başka yollardan sakınmamız gerekir. Bu yolları önerenlere karşı izzetli tavırlar ortaya koyarak safımızı netleştirmemiz lazım.

Gerçek üstünlük ve galibiyet, izzet ve şeref böyle güçlü bir imanın tezahürü olan tavizsiz ve Allah yolunda riski göze alan fedakâr tavırların sonucu olarak müminlerin eliyle tecelli edecektir. Bakınız Rabbimiz bu hususta ne güzel bir müjde veriyor:

"Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer gerçekten iman etmişseniz, üstün gelecek olan sizsiniz." (Âli İmrân, 139)

Allah'ın hudutlarını tanımayan hükümlerini kendisi için bağlayıcı görmeyen, ölçüsüz ve aşırı gidenler, Kur`an-ı Kerimde "tağut" olarak nitelendirilmektedir. Tağut, İslam dışı tüm güçleri, laik devletleri, laik iktidarları, laik yöneticileri, laik partileri, laik kadroları, laik politik ve bürokratik mevki sahiplerinin tamamını kapsamaktadır.

Şu halde doğru yolu bulmak, imanı kurtarmak ve dünyadaki izzet ve onurunu korumak tağutu inkâr edip reddetmekle ancak mümkün olur. Tağutla arasına mesafe koymayan tavırsız insanlar kendine yazık etmekten başka bir şey yapmış olmazlar. Tağutu inkâr edip reddetmeden doğru yolu bulup sağlam kulpa yapışmanın asla imkânı yoktur:

"Kim tâğutu (reddederek) inkâr edip Allah'a iman ederse, muhakkak ki o kopması mümkün olmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır."(Bakara, 256)

Peki, ret ve inkâr etmedikçe gerçek bir iman sahibi olmamız bile mümkün olmayan, tağuti önderleri, kadroları nasıl benimseyebilir, kucaklayabiliriz? Nasıl onlara meşruiyet kazandıracak birliktelikler oluşturabiliriz? Onları nasıl üstün görebilir, onlarla birlikte olmaktan nasıl izzet, onur ve itibar bekleyebiliriz?

Gerçek üstünlüğün, izzet ve onurun "takvada" olduğunu haykıran bir dinin müntesipleri olarak nasıl olur da laik, batıcı, ulusalcı liderlerin, mevki sahiplerinin, entelektüellerin üstün olduğu zehabına kapılabiliriz ve nasıl olur da onlarla birlikte olmaktan itibar umabiliriz?

"Kim Allah'ı, O'nun Rasûlünü ve müminleri dost tutarsa (bilsin ki), galip gelecek olanlar, yalnızca Allah'ın taraftarlarıdır." (Mâide, 56)

Görüldüğü gibi, galip ve üstün gelecek olanlar, kâfirleri dost, veli, sırdaş ve buyruk edinip onların yanında yer alanlar değildir. Belki galip ve üstün gelecek olanlar, sadece ve sadece Allah'ı, O'nun resulünü ve müminleri dost, veli, sırdaş ve buyruk edinen Allah taraftarı olma vasfına sahip olan ve İslam uğrunda hiçbir kınayanın kınamasından korkmayanlardır.

Tağuta aykırı düşmemeye dikkat edenler, zilletin tokadını yemeye mahkûmdurlar. İzzeti yanlış yerde aradıkları için zilletin pençesinden bir türlü kurtulamazlar. Çoğunlukla bunlar bir süre sonra hallerinden memnun hale gelmekte, değişim iddiasıyla ortaya çıkanlar bile İslami değişime direnir konumlara sürüklenmektedirler.

Bunlar cesaretlerini kaybettikleri için her şeyini kaybetmiş olurlar. Bir âlimin dediği gibi: "Malını kaybeden bir şeyini kaybetmiştir; onurunu kaybeden çok şeyini kaybetmiştir; cesaretini kaybeden ise her şeyini kaybetmiştir."

Hem izzetini, onurunu ve hem de cesaretini koruyanlardan olmanız dileğiyle. 

 

 

Diğer Köşe Yazarları