• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Materyalist dünya, izzet için daima yanlış adresler gösteriyor. "Paran varsa yerin var", "paran kadar konuş!" gibi deyimleri bu yanlış adreslerin çıkmaz sokaklarını haber veriyor. Materyalist dünya için, motor önemli değildir, önemli olan kaportadır, süstür, cilâdır, vitrindir. Çünkü o aklıyla değil, gözüyle düşünür ve gönle değil göze hitap eder.

Aslında insan, cesedi, maddesi veya sahip olduğunu zannettiği maddeyle değil; ruhuyla aziz olur. Çünkü izzet, ruhla alakalı manevi bir özelliktir. Öyleyse ruhu ibadet ve taatle besleyip doyurmak gerekir ki, izzet bulsun.

İzzet; değerli demektir. "Değerli" de "değerlenen" ve "değerlendiren" şeklinde iki özneyi gerektirir. İnsana izzet verecek, değer verecek zatın, önce kendisinin tümüyle buna sahip olması gerekir. Bir şeye sahip olamayan, onu başkasına veremez.

Mutlak izzet sahibi Allah'tır. O'nun dışında hiç kimse, kimseyi değerlendiremez/ şerefli kılamaz. Muizz olan sadece Odur. İzzet; insanların katında değildir; onların övmesi de yermesi de çok önemli değildir. İnsanların çoğunluğuna uymak, sapıtmayı neticelendirir (Enam, 116)

Herkesi memnun etmeye kalkan kişi, fıkradaki, oğluyla birlikte insanları memnun etmek için her alternatifi deneyerek farklı şekilde eşeğe binmeye kalktığı halde halkın eleştirisinden bir türlü kurtulamayan Nasreddin Hoca gibi eşeği sırtlanmak zorunda kalır. İzzet sahibi olan mümin, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaz.

Mümin Allah için sever, Allah için buğzeder. Allah'ın kahrının bile zillet değil; izzet olduğunu idrak eder. Allah birine izzet verdiği onu sevdiği zaman, evvela gök ehline, sonra da insanların kalplerine o kişinin sevgisini yerleştirir.

"Allah (c.c), bir kulunu sevdiği zaman, Cebrâil aleyhisselama şöyle seslenir: "Ben falanca kişiyi seviyorum, sen de sev!" Bunun üzerine semâda da aynı şekilde nidâ edilir. Sonra, yeryüzü ehli arasına onun sevgisi indirilir. Allah (c.c), bir kula buğzettiği zaman, Cebrail aleyhisselama seslenir: "Ben falancaya buğzediyorum." Bu şekilde semada nidâ edilir. Sonra, yeryüzüne onun hakkında buğz indirilir." (Tirmizi)

İzzet, öncelikle imandadır, sonra ilimde, haramları terk etmekte, başkalarının mallarında göz dikmemektedir, zikir ve ibadettedir, İnfakta ve fedakârlıktadır. Arı, ürettiğini insanlara infak yapmasından ötürü başlar üstünde gezer. Bencil olan karıncalar ise hep ayaklar altında ezilir.

İzzet de zillet de Allah'ın elindedir. O dilediğini aziz eder, dilediğini de zelil. Bir de bakarsınız birkaç karınca, bir arı cesedini yuvalarına taşıyor. Bu defa aziz ile zelil yer değiştirmiş olur. Çalışan, başı dik duran azizdir. Ölü, uyuyan ve yatan, miskin miskin oturan da zelildir. Veren, istemeyen azizdir, dilenen ve isteyen de zelil.

Aziz olan Allah'a eğilen boyunlar ancak aziz olur, ona başkaldıranlar ise zelil olmaya mahkûmdurlar.  Secde, bedenin zilleti olsa da, ruhun en büyük izzet makamıdır. İnsanın şerefli başı yere değerken, ruhu miraca yükselir. Secde etmeyen zelildir; çünkü o, Allah'a secde etmeyi gururuna yediremezken, kesinlikle değersiz/izzetsiz birinin önünde boyun eğiyor, kulluk yapıyordur.

Zalimin önünde zelil olmak; zavallı olmak, acınacak durumda bulunmak olduğu gibi, Allah nezdinde de esfeli sâfilînde durmaktır. Kâfirler zelildir; onların emrinde olmak, putlara ve putçulara eğilmek, paranın, makamın kulu olmak, kendi hevâsının oyuncağı olmak hep zilletin dışa yansımasıdır. Zillet, emanete hıyanettir. Nefse zulümdür.

Zillet; özgüven noksanlığıdır, aşağılık duygusudur, Miskinlik, şahsiyetsizlik ve mezellettir. Kâfirlerin yanında ezik, zâlime karşı sessizliktir. Gayri Müslimlere karşı efendilik, Müslümanlara karşı efeliktir. Mümine, zillet değil, izzet yaraşır. O halde "heyhat minezzile"... İman ve İslam`ın izzetiyle bezenip süslenenlerden olmanız dileğiyle.