Güzel söz, her hayrın kapısıdır
Allah'u Teâla, Kur`an-ı Kerim'de insanların birbirlerine güzel söz söylemelerini, güzel bir şekilde hitap etmelerini emreder. Kötü lakap takmayı, alay etmeyi, gıybeti, iftirayı, yalanı yasaklar. Müminlerin birbirlerini onure edici, ıslah özelliği belirgin, içerik yönüyle olduğu kadar üslup yönüyle de güzel şekilde konuşmalarını emreder.
"Allah'a davet eden, salih amel yapan ve 'ben müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? İyilikle kötülük bir olmaz. (Sen kötülüğü) en güzel şeyle sav; o zaman (bir de görürsün ki) seninle arasında düşmanlık olan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir." (Fussılet: 33-34)
İnsanlara karşı iyi muamele ve güzel söz söyleme, İslam'a davette temel bir ilkedir. Firavun'u hakka davet için giden Hz. Musa ve Hz. Harun'a şu nezaket dersi verilmektedir; "Ona yumuşak sözle konuşun! Ola ki öğüt alır ya da sakınır." (Taha: 44)
Müminlerin, İslam'a karşı savaşçı durumda olmayan insanlarla güzel sözlerle konuşması gerektiğine dair bir örnek de anne ve babalara karşı kullanacakları üslubu öğreten ayetlerde görmekteyiz. "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana ve babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'of!' bile deme; onları azarlama. İkisine de güzel söz söyle." (İsra: 23)
Yine, müşrik bir babaya karşı nasıl hitab edileceğini İbrahim aleyhisselamın putperest babasına karşı, çok saygılı şekilde ve sık sık 'babacığım' diye hitap eden konuşma ve tebliğ örneğinde görebiliriz. (Bkz. Meryem, 41-48).
İnsanların çoğunu güzel söz söylemekten ve güzel söze icabet etmekten alıkoyan şeytandır. Kur`an-ı Kerim, bize şeytanın, sürekli insanları güzel söz söylemekten uzaklaştırmaya çalışacağını; çirkin ve kötü sözlerle aralarına düşmanlık sokmak isteyeceğini haber veriyor: "Kullarıma söyle: (birbirleri hakkında) sözün en güzelini konuşsunlar. Yoksa şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır." (İsra: 53)
Nefsine uyup da şeytanın adımlarını takip edenler için dünyevi zevkler, her türlü güzel gayelerin üstündedir. Vicdanları onlara hata yapan birine karşı affedici olmayı, kötü söz söyleyene karşı güzel sözle mukabele etmeyi bildirse bile, onlar nefislerine uyup affetmemeyi veya kötü söze daha kötüsüyle karşılık vermeyi tercih ederler. Bu insanlar, bencillikleri, kendi akıllarını beğenmeleri, büyüklenmeleri ve şeytanın fısıltılarına kulak vermeleri nedeniyle vicdanlarının sesini dinlemez, kendilerine hatırlatılan güzel söze uymazlar:
"Vicdanları da bunların doğruluğuna tam bir kanaat getirdiği halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!" (Neml: 14)
Bazen davetçiler tarafından bile münakaşa ortamında, güzel olmayan söz ve tavırlar, muhatabın da kışkırtmasıyla ortaya dökülebilmektedir. Bu gibi kaba söz ve davranışlar, muhataplarımızın bizden uzaklaşmasına, yakınımızdakilerin de etrafımızdan dağılmasına sebep olabilir: "Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için duâ et." (Âli İmran: 159)
İnsan, yaratılışı gereği güzel sözden, sevgi ve saygıdan hoşlanır, zevk alır. Güzel sözler, karşıdaki insan için olduğu kadar, konuşan insan için de huzur ve mutluluk vesilesidir; her ibadette olduğu gibi, esas karşılığı ahirette alınacak olması yanında dünyada da avansın, peşin ödüllerin alındığı hayırlardır. Sözün en güzeline uyanlara müjdeler vardır. (Zümer: 17-18)
Güzel söz sahibi, Sadece ahirette değil, dünyada da huzur içinde, izzetli ve onurlu bir şekilde, yaşar: "Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak salih amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeliyle veririz." (Nahl: 97)