Rızkın temizinden yararlanmak, müminlerin hakkıdır
Yenilip içilmesi, zararlı ve haram olmayan her şey helaldir. İslam`a göre yapılmasında sakınca (vebal) olmayan her şey ‘helal` sınırları içerisindedir. Helal bu açıdan mubahtan daha kapsamlıdır. Hatta birtakım helal olan şeyleri yapmak kişiye sevap bile kazandırabilir. Mubah ve caiz kelimeleri de helal kelimesi yerine kullanılabilir. Mubah, yapılmasında veya yapılmamasında sevap veya günah olmayan her işe denir. Caiz de aynı anlamda kullanılmaktadır.
Helal ve haram dairesini belirlemek Allah`a ait bir haktır. Hiç kimsenin, zühdünden, yani dünyaya rağbet etmemesinden dolayı, nefsini kırmak amacıyla Allah`ın mubah kıldığı bir şeyi, lezzet verdiği için haram kılması caiz değildir. Bir şey, helal ise, nefsimizin hoşuna gidecek şekilde temiz ve lezzetli ise, ondan yararlanmak en tabii yoldur. İslam, mubah oldukça lezzet veren şeylerden faydalanmayı insanlara yasaklamaz.
Eğer o şey, şer`an haram ise, o nitelik onda oldukça ondan uzak durmak ve onu kullanmamak gerekir. Ama eğer helal ise afiyetle ve gönül hoşluğu ile yemek veya kullanmak bir haktır. Allah (cc), Kur`an-ı Kerim`de haram kılmadığı bir zîneti, süsü veya temiz rızıkları haram sayanları çok net bir şekilde uyarıyor.
“De ki: ‘Allah`ın, kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram kılmıştır?` De ki: ‘O güzel rızıklar, dünya hayatında müminler içindir; kıyamet gününde ise yalnız onlarındır.` İşte Biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.” (A`raf, 32)
Elbette İslam, israfı menetmiştir. O halde Müslümana düşen, rızkın helalinden ne bulduysa yemesi, leziz olana kendini zorlamaması ve bunu alışkanlık haline getirmemesidir. Zira tiryakilik, alışkanlık yapan, onsuz yapamadığımız şeyler, giderek helal olmaktan çıkan bir duruma gelebilir. Dolayısıyla Mümin, tiryakilik yapan gıdaları ölçülü kullanmaya çalışmalıdır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, bulduğu zaman karnını helal yiyeceklerle doyurur, ama yemede aşırıya, lükse ve israfa kaçmaz, bulduğuna şükreder; bulamayınca da sabrederdi. Eline geçtikçe tatlı yer, rastladıkça bal şerbeti içer, buldukça et yerdi. Bunların hiç birini adet hailine getirmediği gibi, alışkanlık da edinmemişti.
“Size verdiğimiz rızkın temiz olanından yiyin. Ama bu hususta taşkınlık etmeyin; sonra gazabım üzerinize iner. Kimin üstüne gazabım inerse artık o, (ateşe) düşmüştür.” (Taha, 81)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, az yeme ve sofradan doymadan kalkma konusunda ciddî tavsiyelerde bulunmuştur. Ancak bu konu, fıkıh açısından, haram ve helâl hükümleriyle yanlış değerlendirilmemelidir. İslam fıkhı açısından hüküm şudur: Az yemek, sofradan doymadan kalkmak sünnet; doyuncaya kadar yemek câiz; doyduktan sonra yemek ise haramdır. Helal ve temiz yiyecekleri doyduktan sonra yemeye devam etmek, öncelikle israf olduğu için haramdır.
“Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Çünkü Allah müsrifleri (israf edenleri) sevmez.” (A`raf, 31)
Doyduktan sonra yemeye devam etmek, fıtratı zorlamak ve vücuda fazladan yük yüklemekten başka bir şey değildir. Bir Arap şairinin dediği gibi, insanın kendisini taşıyacak miktara yeme ihtiyacı vardır; fazlası ise kendisi onun taşıyıcısı (hammalı) olmaktır. Gerek nebevi tıp ve gerek modern tıp da bunu aynen onaylamaktadır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin İslam`a davet mektubunu alan Mısır kralı Mukavkis cevap mektubunda Müslüman olduğunu söylemiş ve ona birçok hediye göndermişti. Bu hediyeler arasında –Müslümanları tedavi etmek üzere- bir de doktor göndermişti. Ancak Allah`ın resulü bütün hediyeleri kabul eder, doktoru ise geri gönderir. Ona “sen memleketine dön, burada kalsan mesleğini unutursun; çünkü biz acıkmadan yemek yemeyiz, yiyince de doymadan keseriz, bu yüzden bizi doktorların eline düşürecek hastalık görmeyiz” buyurmuştur.
Hâkim olan Allah (cc), insanların ve canlıların ihtiyaç duyduğu her şeyi yaratarak, yeryüzüne depo etmiştir. İnsana düşen; hem bu dünyadaki, hem ahiretteki azığı için gayret sarf etmektir. Böylece gayretin yönü ve içeriği ile rızkın helalını veya haramını tercih etmiş olacaktır. Ve ahiret rızkını bu dünyadan kendisi göndermiş veya sadece burada tüketmiş olacaktır.
Hamd olsun, bizlere temiz ve helâl rızıklar ihsân eden Allah`a. Şükürler olsun bizi doyuran, içiren ve afiyet veren Rabbimize. Hamd u senalar olsun bizi Müslüman kılan, imanla şereflendiren, pis, zararlı ve haramlardan temiz ve güzel şeyleri ayırabilecek özellikler bahşeden Rabbimize.