• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Belâ kelimesinin sözlük anlamı, denemek, yıpratmak, bitkin hale getirmek demektir. İmtihan için başa gelen musibete belâ denir. Elbisenin eskidiğini ifade etmek için de bu kelime kullanılır. Denenmek veya bir sınamaya uğramak insanı yıprattığından dolayı ‘belâ` kelimesiyle ifade edilmektedir. Kur`an-ı Kerim`de daha çok denemek, sınamak, imtihan etmek anlamlarında kullanılmaktadır.

Terim anlamı; Gerek darlıkta ve gerekse genişlikte insanın denenip imtihana tabi tutulması, imtihan maksadıyla başa gelen musibet ve meşakkat bulunan olay karşısında takınacağı tutum demektir. Başa gelen Belâlar, musibetler birer deneme ve sınama olup insanı çeşitli biçimlerde yıprattığından dolayı, başa gelen olaylara “belâ” denmiştir. Bundan dolayı irfan ehli, “dinin emirleri ve yasakları, insandaki cevherleri ortaya çıkarması için çeşitli yönleriyle Belâdır” demişlerdir.

İşte bu bağlamda Ragıp el-İsfahanî, şöyle demiştir: “İslâmi vecibelerin yaşanması, insanların içindeki hayırlı duyguları şerlilerden, temizleri pislerden, müminleri münafıklardan ayırmak için bir deneme ve sınamaya ihtiyaç vardır.” Nitekim Kur`an-ı Kerim`de şöyle buyrulmaktadır:

“Sizden cihad edenleri ve sabredenleri bilelim (ortaya çıkaralım) diye sizi (bir takım şeylerle) sınayıp denemeden geçiriyoruz.” (Muhammed: 31)

Şüphesiz insanlar, şükretsinler diye sevinçlerle ve nimetlerle sabretsinler diye zorluklarla denenirler. İnsanların bu şekilde denenmesi bir çeşit “belâ”dır. Nitekim Hz. Ali (kv): “Kimin dünyası genişletilir de, bunun bir imtihan olduğunu bilmezse, o kişi sefihtir, akıldan yoksundur” buyurmuştur. Yani kişinin başına gelen bolluğun da darlığın da Allah`tan bir deneme vasıtası olduğunu bilmeli ve ona şükretmelidir.

Demekki dinin emirleri bir bakıma ‘belâ`dır, yani kişideki manevi cevherleri ortaya çıkarmak için bir çeşit sınamadır. Çünkü bazı dinî emirler insanın bedenine olduğu gibi ruhuna da zorluk ve ağırlık verir, insanların iyilerinin ve kötülerinin ortaya çıkmasına sebep olur. Şükredenler veya nankörlük edenler bununla belli olur. Zorluklara kim sabredecek, nimetlerin değerini ve sahibini kim bilecek? Bütün bunlar bir ‘belâ` neticesinde ortaya çıkar:

“Yeryüzünün zinetleri (süsleri) insanların denenmesi içindir.” (Hud: 7)

Hayat ve ölüm, doğma, büyüme ve yaşama da birer sınamadır. Rabbimiz, herkese farklı şeyler, farklı nimetler, farklı yetenekler vermiştir. Her bir insan farklı bir imkâna sahiptir. Herkes kendine göre bir iş yapar veya mesleği icra eder. Aralarında müslüman olanı vardır, müslüman olmayanı vardır. Ancak Rabbimiz bütün insanları onlara verdiği nimet, kabiliyet ve imkânlarla denemektedir.

Allah (c.c.) verdiklerinin karşılığını kulluk ve şükür olarak ister. Her bir nimetin teşekkür borcu, her bir kabiliyetin sorumluluğu ve her bir makamın hakkı vardır. Rabbimiz kişilere ve toplumlara bazen sıkıntı verir, bazen musibetler gönderir, bazen zorluklara ve darlıklara düşürebilir. Bunun sebebi onların akıllarını başlarına almalarını, yanlış yolda olanların düzelmelerini ve isyan içerisinde olanların Allah`a itaate dönmelerini sağlamaktır. 

Bazen de Allah`u Teala, mümin ve salih kullarına sıkıntı, musibet veya zorluklar verir, onları sabırla dener. Böylece onların daha çok sevap kazanmasını, derece yönünden daha çok yücelmesini sağlar. Bazen musibet görünen olayların arkasında büyük mükâfatlar saklı olur. O nimetlere ulaşmanın yolu bir musibetten geçer.

Evet, üzerinde yaşamakta olduğumuz şu dünya hayatında her insan bir çeşit imtihan geçirmektedir. Ancak herkesin denenme şekli, imtihanı ve imtihan araçları farklı olabilir. İyi insanlar sabırla ve Allah`ın dinine yapışmakla; kötü insanlar hidayete, iyiliğe, Allah yoluna dâvetle sınanırlar. Başına ‘belâ`nın, yani imtihanın neden ve nereden geldiğini anlayanlar onun gereğini yaparak daha da yücelirler. Kötüler ise ondan hiç bir ders çıkarmadan imtihanı kaybeder, ziyan ederler.

Şu halde mü`minler, böyle bir denemenin karşısında sabretmeli, Rablerine karşı tevekkül ahlâkını kuşanarak O`na teslim olmalı, nimetin hakkını vererek şükretmeli, şartla ne şekilde ve ne düzeyde olursa olsun dinin vecibelerini yerine getirip yaşamayı elden bırakmamalıdırlar. fiemanillah