En büyük hayır: Hikmet...
‘Hikmet` sözlükte, iyilikleri elde etmek, kötülükleri ortadan kaldırmak, gerçeği yakalama noktasında ilim ve akılla hareket etmektir. Hikmet, Allah (cc) açısından, eşyanın bilinmesi, tutarlı ve anlamlı bir şekilde icad edilmesidir. Kul açısından ise, varlıkların yaradılış gayesini bilmek ve onları hayırlı işlerde kullanmaktır.
Hikmet, İlim, fıkıh, adalet, hadis ilmi, sebep, felsefe, kâinatın inceliklerini üstün ilimlerle bilmek, lafzı az manası engin... gibi çeşitli manalarda kullanılan geniş mefhumlu bir kelimedir. Üstad Hamdi Yazır`ın dediği gibi hikmet: “Hem ilim, hem ameldir. Bu, hikmetin en esaslı manasını teşkil eder.”İlimsiz yapılan amel, faydalı da olsa hikmet olamayacağı gibi, amelsiz olan ilim de ne kadar cazip görünürse görünsün hikmet ismini alamaz.
Kimi alimler; nazari hikmet ve ameli hikmet olmak üzere hikmeti ikiye ayırmışlar ise de İslam mütefekkirlerinin cumhuru bunları ayrı ayrı mütalaa etmemiştir. Yani, faydalı ilmi salih amelden ayırmamışlardır. Onun için diyorlar ki; “hikmetin evveli, varlık alemini tefekkür, ortası din ve itaat, sonu ebedî saadettir.” Yani kâinat kitabını, yer ve gök sahifelerini ibretle tefekkür eden insan, eserden müessire, san`attan san`atkâra, nakıştan nakkaşa, sebepler aleminden o sebepleri yaratana zihnen ve fikren intikâl eder. İşte bu noktada karşısına din çıkar, yaratana karşı olan vazifesini öğrenir ve tatbik eder; bu üstün tefekkür ve amel onu ebedi saadete ulaştırır.
Kur`an`ı Kerim`de hikmet dört manada kullanılmıştır:
1. Kur`an`ın nasihatları: “Allah`ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı (Kur`an-ı) ve Kur`an`daki hikmeti düşünün ..” (Bakara, 23) Bu ayetteki hikmet, nasihat manasınadır. Bunu ayetin siyak ve sibakından anlamaktayız.
2. İnce anlayış ve ilim. Lokman süresinin 12. ayetinde şöyle buyuruluyor: “Andolsun ki, biz, Lokman`a hikmet verdik.”Yani ona ince anlayış ve ilim verdik.
3. Nübüvvet-Peygamberlik. Bakara Suresinin 251. ayetinde şöyle buyurulmaktadır: “Allah (c.c) Davud`a saltanat ve hikmet verdi” yani Allah`u Teala Davud`a hükümdarlığı ve peygamberliği verdi.
4. Kur`an`ın incelikleri ve sırları: “Allah hikmeti, kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse muhakkak ki ona çok hayır verilmiştir” (Bakara, 269)”İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle, güzel nasihatle davet et.” (Nahl, 125)
Bazı alimler, akıl gücünün vasat (itidâl) mertebesine de hikmet demişlerdir. Bu noktada hikmeti şöyle tarif etmişlerdir: “hakkı hak bilip ona uymak, batılı batıl bilip ondan sakınmak.”
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin Sünnetine de hikmet denilmiştir. bunun sebebi ise; O, hikmet sahibiydi. Yani her sözünde ve fiilinde bir incelik ve derin mana vardı. Hakka uymayan söz ve fiil kendisinden meydana gelmezdi. O, az sözle çok manaları dile getirirdi. O`nun hadislerini okuyan ve sünnetini inceleyen bunu rahatlıkla müşahede eder.
Bütün bu tariflerden sonra şunu söyleyebiliriz; Hikmet, sözde ve amelde en iyiyi yakalamak veya olması gerekeni idrak etmektir. Doğru bir karar, isabetli bir sonuç, tutarlı ve sağlam bir hareket tarzıdır. Bir şeyin faydalı hale getirilmesi veya zararının bertaraf edilmesi hikmettir. Bir şeyi körü körüne değil, önünü ve arkasını düşünerek, ondan doğacak bütün tehlikeleri savmayı göze alarak yapmak demektir.
Hikmet, hem ilimdir, hem de isabetli, tutarlı eylemdir. Bu noktadan hareketle bazıları ona ahlakí bir anlam yükleyerek, hikmetin ilim ve eylem olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ahlakın meşru temeli doğru ve kesin bilgidir. Bu bilgiye sahip olan kişi de ‘hikmete` sahip kimsedir. Yeterli ve doğru bir araştırma ve tefekkür kişiyi doğru bir hükme varmaya, dolayısıyla hikmete göre iş yapmaya götürür. Sağlam bilgi, ancak sağlam amele götürür.
Elmalı`lı Hamdi Yazır, Kuran`ı Kerim`de “Hikmet” kelimesine verilen manalardan yirmiüç tanesini şöyle sıralamaktadır:
Söz ve fiilde doğruyu tutturmak, bir şeyin özünü kavrayan sağlam ilim ve bununla amel etmek, ilim ve o ilmin amacını kavramak, varlıkların özündeki manaları anlamak, Allah`ın emirlerini anlamak, icad etmek, varlık düzeninde her şeyi yerli yerine koymak, doğru ve güzel işlere yönelmek, siyasette, yaratıcıya benzemeye çalışmak. hakim olunan kimselere iyi muamele, icraatı zulümden, ikramı cimrilikten, ilmi bilgisizlikten, hoşgörüyü bunaklıktan ayırmak, Allah`ın ahlakıyla ahlâklanmak, Allah`ın emirlerini düşünüp uymak. (Hak Dini Kuran Dili, 2/205-215)