• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Hoşgörü, sabretmek, katlanmak, dayanmak anlamlarına gelir. Batı dillerinde Latince kökenli toleransla ifade edilir. Arap dilinde ise bunun karşılığı müsamahadır. Kur`an`da hiç geçmeyen bu kelime, sünnette genellikle alışverişte kolaylık gösterme bahsinde geçer. Bu tür hoşgörü hadislerinin en ünlüsü: “İsmah yüsmehu leke = Hoşgörülü ol ki, hoş görülesin.” hadisidir. (Ahmed bin Hanbel)

 

İnsanlar arası ilişkilerde hoşgörü, hayatı kolaylaştırır ve yaşanabilir kılar. Çünkü insan, sürekli hata yapabilen bir yapıdadır. İnsanların hata ve kusurlarını hoş gören biri, yalnızca başkalarından da kendisi için hoşgörü  bekleme hakkını kazanmış olmuyor, bununla birlikte hayatı katlanılabilir kılarak yaşamın işkenceye dönüşmesini önlüyor demektir.

Hoşgörü: Gücenmeyi gerektiren bir tutum, ya da davranış karşısında tepki göstermeme, tahammül gösterme halidir. Batıda mezhepler arası çatışmaya karşı çıkmak ya da bilim-din tartışmalarında baskıya karşı kullanılan bir kavramdır.

İnsanların farklı umut ve korkulara sahip olması, farklı ön kabullerinden yola çıkmaları sebebiyle, kaynak, amaç ve yöntem farklılıklarından her zaman uzlaşma sağlamaları mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle birbirlerine karşı hoşgörüyle yaklaşmak durumundadırlar.

Şu var ki, hoşgörünün sağlıklı bir şekilde kullanılabilmesi için, ileri sürülen iddianın kaynağı, bu iddiaya sahip kişinin amacı ve kaynakla amaç arasındaki mantıksal sürecin aklî delilleri olması gerekir. Yanlış bir hoşgörü anlayışı, hem hoşgörü sahibi için, hem de hoşgörüye sığınan kişiler için felâketlere kapı aralayabilir ve kötü alışkanlıklara neden olabilir.

İslam toplumlarında hoşgörünün ahlâkî bir temeli vardır. Bununla birlikte, safdilliğe varan bir davranış biçimi olmaması için dikkat edilir. Hoşgörü sahibi, sadece yanlışa göz yummakla yetinmemeli, doğru olanı göstermeli ve aynı yanlışın tekrarlanmaması için gayret göstermelidir. Aksi halde göz yumma, giderek sabrı taşıran noktalara ulaşabilir ve başlangıçtaki hoşgörü, daha sonrası için bir birikim oluşturabilir. İyi niyet kavramı ile yakın ilişkisi olan hoşgörü, toplumsal barış ve uzlaşma açısından da büyük önem taşır.

Müsamaha: Semahat kelimesinden gelir. Hoş görürlük, kusurlara göz yummak, aldırış etmemek demektir. Ancak bu göz yumulan kusurların İslâm`ın temel esaslarına ve temel insan haklarına karşı olmaması ve toplumu ifsat edecek davranışın dışında olması gerekir. Şu halde, müsamahadan, beşerî hataların anlayışla karşılanıp, hata sahibini incitmeden kusurunu tamir etmek veya onun kendisini düzeltmesine imkân vermek anlaşılmalıdır. 

Vahyin temel doğruları dışındaki karşıt görüşlere saygılı olmak, başkalarının da bakış açılarını hesaba katmak, ictihadi görüşlerine gereken değer ve önemi vermek, İslâmî müsamaha ile ilgili gerekliliktir. Müslüman bireylerin birbirleriyle ve cemaatlerin diğer cemaatlerle, İslam`ın kesin hükme bağlamadığı ictihada açık hükümlerde ve teferruatla ilgili farklılıklarda takip etmesi gereken anlayış ve tavır şu olmalıdır:  “İttifak ettiğimiz hususlarda yardımlaşır, ihtilaf ettiğimiz hususlarda da birbirimizi mazur görürüz.”

Kişiye düşen, hatalarını görüp tevbe ederek günahta ısrar etmeyip vazgeçmektir. Bir Müslüman kardeşi de bu hataları  müsamaha ile karşılayıp, tatlı bir yolla emri bil maruf, nehyi anil münker yapmalıdır. Her çeşit hatalar karşısında hatayı işleyene ve onu gören kardeşine düşen hareket tarzı bu olsa gerek. Allah`ın bizim için açtığı imtihanı kazanıp hataları maddî ve manevi terakkilerin vasıtası kılmanın yolu budur.

Hakikat böyle olduğu halde, kendi grubundan veya cemaatinden olmadığından dolayı Müslümana cephe almak elbette yanlıştır. Yine tali meselelerde kendisi gibi düşünmediğinden dolayı Müslümanları itham edip bölünmelere ve düşmanlıklara sebep olmak, beşerî kusurları sebebiyle Müslüman kardeşini mahkûm etmek büyük bir yanlıştır. Bu yanlışlara düşmeyenlerden olmanız dileğiyle.