• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Günümüzde birçok Müslüman dahi mevcut cahili geleneklerin etkisinde kalarak İslami düğünleri eleştirmekte, düğünlerin oyunlu ve müzikli şekilde yapılmasına itiraz etmektedir. Bu hususta haklı tarafları olduğu gibi, işin mahiyetini bilmediklerinden hiç alakası olmayan şeyler de vardır.

Fakihlerin çoğu oyun esnasında dizlerini fazladan kırıp yere yakın şekilde oyun şeklini, sakıncalı görmüştür. Zira bu, kişinin şahsiyetini kıracak, maskaralık hale düşürecektir. Bu tarzdan oyunlar tasvip edilemez. Bu bağlamda baştan çıkarıcı, çılgın ve müstehcen müzik türleri haram kabul edilmiştir. Hakeza İslam düşmanlarının övüldüğü ve İslami değerlerin ve şahsiyetlerin alay edilip hakaret edildiği müzik ve oyun sahneleri de haramdır.

Ama ahlak bozucu şeylerden uzak olan müzik için bir sakınca yoktur. Velev ki bu halk müziği yani dini musiki olmasa bile caizdir. Büyük fakihlerimiz, bunu sürekli bir adet haline getirmemek kaydıyla belli zamanlarda yani düğün ve bayram günleri gibi zamanlarda yapılmasına cevaz vermişlerdir. Bunun delili ise, sadece içtihat değil, bununla ilgili onlarca nass (hadisi şerif) vardır. Hepsini burada zikretmeye imkân olmadığından sadece bir tanesini zikretmekle yetiniyoruz:

İbni Mace`nin Sahih bir senetle İbni Abbas`tan rivayet ettiği bir hadisi şerifte şöyle buyrulmaktadır: "Hz. Aişe, Ensar`dan olan bir hizmetlisini evlendiriyordu. O arada Resulullah (sav) gelerek: "O kızı gerdeğe soktunuz mu?" diye sordu. Onlar: "Evet ya Resulullah" dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Onunla birlikte bir şarkıcı gönderdiniz mi?" diye sorunca Hz. Aişe: "Hayır" dedi. Resulullah (sav): "Ensar oyun ve eğlenceden hoşlanan bir topluluktur. Keşke onunla birlikte: ‘Size geldik, size geldik, bize selam size selam` diyen bir şarkıcı gönderseydiniz" diye buyurdular.

Çalınan herhangi bir müzik, eğer oynayanlar veya seyirciler üzerinde dini ve ahlaki motivasyon sağlayacak, İslami ve insani değerlere sahiplenme noktasında cesaret ve heyecanlarını artıracak tarzdan ise, olması ve hatta teşvik edilmesi gereken bir şeydir. Özellikle günümüzde yapılan cahili düğün ve merasimlere alternatif olarak bunu sunmak ve desteklemek gerekir.

Meseleyi sosyolojik olarak ele aldığımızda, bunun ne kadar önemli ve hatta bazen zaruri olduğu daha iyi anlaşılmış olur.

Tarihi tecrübelerle sabittir ki; şiirle, edebiyatla beslenmeyen düşünceler, fikirler, idealler ve medeniyetler zamanla tarihin sayfalarından silinip yok olmuşlardır. Bir şiir veya edebi metnin kalıcı olabilmesi için, mutlaka onun müzikleştirilmesi yani birileri tarafından bestelenip seslendirilmesi gerekir.

Bir milletin edebiyatı ne kadar derin ve köklü ise kuracağı medeniyet de o derce köklü ve sağlamdır. Edebi kültürü olmayan halklar başkaları tarafından millet olarak kabul edilmezler. Nitekim günümüz ulusal devletçilik anlayışına göre milli marşı olmayan milletler, ne kadar güçlü örgütlenseler ve büyük askeri güçlere sahip bulunsalar da devlet sayılamazlar.

Bazıları sırf müzik aletlerine karşı alerjileri olduğu için sadece çalgılı ve üflemeli müziğe karşıdırlar. Hâlbuki çalgılı veya üflemeli bir müzik mutlaka sözlü bir müziğin yansıması ve gölgesidir. Onun ritmi ve notalarıyla ancak çalınıp seslendirilebilir.

Yani her bir çalgılı veya üflemeli müziğin mutlaka sözlü olarak bir aslı vardır. Asıl olan sözlüdür. Aslı olmayan bir şeyin kopyası veya gölgesi olamaz. Dolayısıyla eğer bir müziğin sözlüsü iyi ise onun çalgılısı da üflemelisi de iyidir. Sözlüsü kötüyse çalgılısı da üfürmelisi de kötüdür.

Şu var ki, aşırılığa ve çılgınlığa neden olabileceğinden bazı âlimler, ikisinin yani hem sözlü hem de çalgılı müziğin bir arada seslendirilmesine veya birden çok çalgı çeşitlerinin birlikte seslendirilmesini sakıncalı görmüşler. Ama İbni Hazm gibi kimi âlimler, buna da cevaz vermişlerdir.

Günümüzde modernizmin etkisiyle birçok şey hızla gelişip yaygınlaşırken, düğün gibi birçok adet ve usullerimiz erozyona uğramaktadır. Düğünün sünnetlerinden en önemlisi zengin fakir ayırımı yapmaksızın dost, akraba ve arkadaş çevresini davet edip onlara velime yemeğini vermektir. Sırf özel kişilerin, zenginlerin çağrılıp vasıfsız insanların, yoksulların mahrum bırakıldığı davet, Allah`ın ve Resulullah`ın en sevmediği bir davettir.

Düğünde gönül hoşluğuyla takı takmak yardımlaşma babından mubahtır. Ama takı esnasında anons yaparak insanları yarıştırmak çok çirkin bir adettir. Böyle bir durumda hazırlığı olmayan biri bu tür düğünlere gelemez. Dolayısıyla parası olan yani zengin olanlar ancak bu davete gelebilir ki, o da İslam`ın şiddetle nehyettiği bir şeydir. Allah`a emanet olun.