• DOLAR 34.501
  • EURO 36.422
  • ALTIN 2872.098
  • ...

İnsanı hayvanlar âleminden ayıran en ayırıcı özellik, sahip olduğu irade ve inançtır. Bunlar, insanın terkibini, organik yapısını hayvanın terkibinden, organik yapısından ayıran yegâne özelliklerdir. İnsanoğlu, inanç sayesinde insaniyet vasfını kazanmış ve doğru yolu bulabilmiştir. Hatta bugün çağdaş ateistlerden meşhur biyolog “Julian Huxley” gibi en büyük mülhitler ve en aşırı materyalistler dahi, inancın, insanın en baştaki özelliklerinden biri olduğunu ve inanmakla insanın hayvandan ayrıldığını kabul ve itiraf etmişlerdir.

Aslında teknolojik ilerlemelerin zirve yaptığı şu modern dünyada hala insanı iradesiz mahlûklar gibi mütalaa etmek ona en büyük saygısızlık ve haksızlıktır. İnsanı hayvandan ayıran ve ona insanlık hüviyetini kazandıran en büyük özellik iradedir ve bu irade sayesinde kazanılan inançtır. Herhalde insanlarla hayvanların müşterek olduğu bir özellik, insanları birbirine bağlayan birleşme noktası olmamalıdır. Toprak, su, arazi ve mera gibi şeyler, insanlarla hayvanlar arasında müşterek olan şeyler veya alanlardır. İnsanları birleştiren şeyler bunlardan farklı olmalıdır.

Beşeri teoriler de artık kabul etmiştir ki, kan, soy, sop, aşiret, kavim, cins, ırk ve renk gibi unsurlar, insanları birleştirmek için yeterli değildir. Çünkü bunlar, insanlarda olduğu gibi, hayvanlarda da mevcut niteliklerdir. Oysa insanla hayvanı birbirinden ayıran çizgi, düşünme, akıl ve kalple ilgili şeyler olmalıdır. Bundan dolayıdır ki, Allah`u Teâlâ, aklı olmayan insanları inanmakla yükümlü tutmamıştır.

İşte insanoğlu bunun sayesinde itibar kazanıp sair mahlûklardan ayrılmakta, ilahi gerçeklerle tanışmakta, oradan aldığı talimatlarla yüce ufuklara bağlanmakta ve dolayısıyla yeryüzünde halifelik misyonunu icra etmektedir.

Akidenin, insanı hayvandan ayıran özeliğinin yanı sıra başka noktadan da ilişkisi vardır. Bu nokta irade ve seçme noktasıdır.  Her fert en azından inanacağı şeyi kendisi seçip belirler. Buluğ çağına erinceye kadar çoğunlukla ebeveynin dinine bağlı olsa da nihayetinde herkes dilediği inancı kendisi seçer. Böylece insanın içinde yaşayacağı toplumun şekli ve yapısı, bu seçme ameliyesiyle kişinin isteğine bağlı kalır. Benimseyeceği veya hayat tarzı olarak kabul edeceği siyasal, sosyal ve ekonomik cemiyet tarzını da yine hür iradesiyle bizzat kendisi seçer.

Demek ki bunlar, insanın iradesine havale edilmeli ve beşeri istidatları serbest bırakılmalıdır. Yoksa onu diğer canlılardan ayıran ve insani değerlerinin en önemlisi olan irade ve seçme özgürlüğünün elinden alınmasıyla hayvanlarla arasındaki fark kaldırılmış olur. Zira fıtri tercihler ister doğru, ister yanlış olsun insan iradesine bırakılmış olup değiştirilmesi mümkün olan şeylerdir. Şayet bunlar insanın elinden alınmış olsaydı imtihana tabi tutulmasının bir anlamı kalmazdı. Hâlbuki insan, bunlarla imtihan edilmekte ve bu imtihan neticesinde hak ettiği yere kavuşabilmektedir.

Diğer bir husus da insanın inanç sistemiyle hayat sistemi hususudur. Doğuştan kendisine verilen fıtrat kanunlarıyla hayatı uyum içinde olmalıdır. Hiçbir zaman onların tersine zorlanmamalıdır. Zira doğuştan verilen fıtri kanunları değiştirmek, insanın kudreti dâhilinde değildir. Bir insan ne kanını değiştirebilir, ne soyunu... Ne kavmini değiştirebilir ne de cinsiyetini... Üzerinde doğmak istediği arazi parçasını da seçme kudretine sahip değildir. Hakeza dilini konuşmak istediği toplumun içinde dünyaya gelmek gibi bir tercihe de sahip değildir.

Hülasa ne kadar cahiliye sistemlerinin insana dayattığı veya zorladığı kaide, kural ve sistem varsa hepsi insan fıtratının zıddına olan şeylerdir. Haddi zatında bunların hiç birisinde tam olarak kendisi seçme yetkisine sahip bulunmamaktadır. Bütün bunlar, onun hoşuna gitse de gitmese de daha kendisi dünyaya gelmeden yüce yaratıcı tarafından takdire bağlanmış şeylerdir. Bu konuda ne onun fikrine başvurulur ne de onunla istişaresi yapılır.

O halde insanın bunlara müdahale etmesi, haddine düşmeyen işlere el atmasıdır. Haddini aşarak Allah`ın sünnetine müdahale etmesi demektir. Her şeyden önce insan kuldur. Kul, haddini bilmeli ve Rabbin işlerine müdahale etmeye kalkışmamalıdır.