Derin sevda yine meydanlarda
Geride bıraktığımız bir hafta boyu, Peygamber sevgisiyle dolup coşan gönüller, yurdun her tarafında ve hatta Avrupa`nın birçok yerinde yine meydanları şenlendirdi. Hatipler coştu, şairler şakıdı ve meydanlar, salonlar gümbür-gümbür yankılandı. Bundan daha sevindirici ise, artık bu etkinliklerin merkezlerden köylere, taşraya yayılması ve uzak ülkelere taşınmış olmasıdır. Geçen bir hafta boyunca büyük merkezlerden Adana, Gaziantep, Kayseri, Ankara, Batman, Bitlis gibi illerin yan ısıra onlarca ilçe, belde ve köylerde coşkulu etkinlikler yapıldı. Bingöl gibi bir yerde bu etkinliklerin sayısı önceki yıllarda beş on iken bu yıl yirmi otuza çıkmıştır. Sanırım her yerde bu böyle devam ediyordur.
Bu hafta sonu inşallah en gür ses, Diyarbakır Nevruz Meydanı`nda yine yankılanacak. Varsın başkaları da bir gün önce bunun benzerini yapıyor olsunlar. Onların maksatları ne olursa olsun bizim bundan bir sıkıntımız yoktur. Samimi olarak kim bunu yapıyorsa biz sevinir ve destekleriz. Şayet başka emeller için yapıyorlarsa zaten bunun pek etkisi olmaz. Zira sevda hakiki ise cezbedici olur. Sahte ve yapmacık şeylerle sevgi olmaz. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
Bizim etkinliklerimizin en bariz özelliği, meydanları süsleyen ve hatta bu meydanların simgesi haline gelen bandajlı minikler, örtülü hanımlar, gençler ve Mustazaflar`la doluyor olmasıdır. Ne kadar bu meydanlara baktıysam hep bunları görmüşüm; hep bunların sesleri yükseliyor, hep bunlar koşuyor koşturuyorlar. Yine kederli, elemli ve gözü yaşlı anneler. Yine beyaz türbanlı yaşlı nineler, minik yavrular, körpe gençler ve elleri nasırlı çalışanlar, yoksullar, Mustazaflar… Yine iffetli örtüleriyle meydanları hınca hınç doldura analar, bacılar, minik yavrular…
Evet, sizleri selamlıyorum! Sizleri müjdeliyorum! Ey Allah`ın yeryüzündeki şahitleri! Sizler her zaman hak davanın muştuları ve ön habercilerisiniz. Bu davanın bidayetinde olduğu gibi, zor günlerde hep sizler ön saflarda yer aldınız. Bu davanın ilk şahidi (Hz. Hatice) ve ilk şehidi (Hz. Sümeyye) sizlerdendi. Bütün peygamberlerin ilk tabileri sizlerden oluşuyordu.
Bu davanın son peygamberi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi veselleme tabi olanların ilki (Hz. Hatice) bir kadındı. İkincisi (Hz. Ali) henüz bir çocuktu. Üçüncüsü (Zeyd b Harise) bir köle idi. Hz. Ebu Bekir ancak dördüncü olabilmiştir. Elbette Ebu Bekirler olmadan bu dava yürümez. Ama bu hususta siz Ebu Bekir`i bile geride bıraktınız.
İşte bunun için sizi müjdeliyorum ey analar ve ey bacılar! Sizler ilk günden itibaren bu davanın ikinci ayağısınız. İslami bir ailenin altyapısı, ana direği ve huzur kaynağısınız. Allah sizden bir peygamber göndermedi; ama peygamberleri sizler doğurdunuz. Babasız ve yetim doğan peygamberleri sizler kucağınızda yetiştirip büyütünüz. Onları ilk tasdik edenler, zor günlerinde teselli ve teskin edenler de yine sizler idiniz.
Bundan dolayı Allah`ın Resulü (s.a.v), size çok büyük kıymet verdi. O gelmeden önce kadın bir meta gibi alınıp atılıyor ve bir zevk aracı olarak kullanılıyordu. Kadının insan olup olmadığı bile tartışılıyordu. Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu. Ama Onun gelişiyle kadın, insan olmanın gerçek onuruna ve özgürlüğüne kavuştu. Asil değer ve itibarını buldu. Çünkü O, “eşleriniz size Allah`ın birer emanetleridir” dedi. “cennet anaların ayağı altındadır” dedi. “Sizin en hayırlınız, ev halkına en iyi davrananızdır” dedi. O halde ey hanımlar kıymetiniz büyük olduğu gibi, göreviniz de çok mukaddestir. Sizi bekleyen çok işler var: Ipıssız Mekke vadisinde İsmail`ini yetiştiren Hacer misali, babasız olarak doğan Hz. İsa`yı kucağında büyüten Meryem misali ve daha anasının rahmindeyken yetim kalan Muhammed Mustafa`yı yetiştiren Hz. Âmine misali! Sizler de bu günün dava erlerini yetiştireceksiniz. Bu davanın Hüseyinlerini, Selahaddinlerini ve Muhammed sudanlarını sizler hazırlayıp bu insanlara, bu meydanlara armağan edeceksiniz.
Ve size sesleniyorum ey çocuklar ve ey gençler! Sizler de hazır olun. Çünkü yarınlar sizi bekliyor. Unutmayın geleceğin aydınlığı size bağlıdır. Hz. İbrahim gibi rüştünüzü şimdiden ispatlamalısınız. Allah resulünün, akrabalarına: “Hanginiz bana vasilik yapacaksınız” dediğinde: “Ben sana vasilik yapacağım ya Resulellah” diyen Hz. Ali misali, cesaretinizi ortaya koymaya hazır olmalısınız.
Son olarak size sesleniyorum ey Mustazaflar! Ey peygamber sevdalıları! Ey bu günün Ammarları, Bilalleri ve Musapları! Zor günler sizi bekliyor. Zor günlerin yükü sizin omuzlarınızdadır. O günlerin çilesini ancak sizler çekeceksiniz. Zira Hanif İslam`ı öğrenmek isteyen insanlık, Musab`ın öğretmenliğine ve öksüz kalan minareler Bilal`in sesine hasret kalmıştır. Tüm Peygamber sevdalılarına selamlar, sevgiler ve yakın zaferler dileğiyle.