Nebevi eğitim metodu:
Elbette bu haliyle de yararı olduğu muhakkaktır. Ancak, bunun yani Kur`an-ı Kerim dersinde; hece, mahreç ve tecvit kurallarını uygulamanın yanı sıra ahlak, ibadet ve ahiret bilincini vermekle bir arınmaya tabi tutulması da gerekir. İşte bu tarzdan bir eğitim müfredatının özü, Kur`an-ı Kerim `de şöyle anlatılmaktadır:
“O, (Allah) ümmiler (okumamış Araplar) içinde kendilerinden olan ve onlara Allah`ın ayetlerini okuyan, onları (kötü ahlaklardan ve cahiliyenin kirlerinden) arındırıp temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Oysa onlar, daha önce gerçekten apaçık bir sapıklığın içindeydiler.” (Cuma: 2)
Evet, “nüzul sebebinin hususi olması, hükmün umumi olmasına mani değildir” kaidesince, bu ayeti kerimede, Allah (cc), özelde okuma yazması olmayan ümmi Araplara, genelde ise tüm insanlığa sunmak üzere, Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselamın, talim ve terbiye metodunu 4 maddelik bir sistem halinde kategorize etmektedir:
1- “Onlara Allah`ın ayetlerini okuyan”… Bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen Muhammed aleyhissalatu vesselamın, talim ve terbiyedeki birinci vasfı budur. Onun eğitim modelinde Kur`an öğrenimi temel bir esastır. Her Müslüman, –manasını anlasa da anlamasa da- Kur`an`ı öğrenip okumakla yükümlüdür. Ve Allah`ın Kur`an`daki bu ilk emrine doğrudan muhataptır. Allah`ın peygamberi Muhammed aleyhissalatu vesselam, tebliğde bir ayırım yapmaksızın Kur`an`ı herkese okumuş ve okutmasını emir buyurmuştur.
2- “Ve onları (kötü ahlaklardan ve cahiliyenin kirlerinden) arındırıp temizleyen”… Bu da ikinci vasfı… Ve mutlaka uygulanması gereken bir aşamadır. Asılında bu, daha sonraki basamaklara geçip geçmemesini belirleyen ve liyakat kazandıran bir sınavdır. Bundan sonra verilmesi gereken “kitap ilmi ve hikmet ilmi” gibi ulvi şeyler, bu sınavı başarıyla geçenlere ancak verilebilir.
3- “Onlara kitabı öğreten”… İşte Kur`an`ın bize tarif ettiği Hz. Muhammed`in eğitim modelinde kitabı, yani İslami ilimleri öğretmek bundan sonra gelir. Zira cahili davranışlardan arınmayan ve kötü ahlaklardan kendini kurtarmayan birine ilim öğretilemez. Öğretenler suç işlemiş olurlar. Çünkü ilim bir emanettir, onu ehil olana ancak verebilirsin. İlim müthiş bir silahtır. Onu, sana karşı kullanıp kullanmamakta emin olmadığın birine teslim edemezsin. İlim bir liyakattir. Onu layık olmayanlara vermek suretiyle Müslümanların başına bela etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
4- “Ve hikmeti öğreten”… Bu halka, kategorik olarak en son verilmesi gereken bir ilimdir. Çünkü “Kime hikmet verilmişse ona büyük bir hayır verilmiştir.” İbn`ül Kayyim El Cevzi, İbni Haldun ve Ali Şeriati gibi İslam sosyologları, hikmeti açıklarken ona: “Siyasi Bilinç” demişlerdir. Bu ilim, kitap ilmini iyi derecede kavramış kimselere ancak verilir. Kitap ilmini, ilahi ilimleri öğrenmeyen birine de bu ilim verilemez. Çünkü bu ilim, kitap ilminden daha etkili, daha sihirli ise de onu düzene koyan, yerli yerinde kullanmasını sağlayan yine kitap ilmidir. Aslında bu iki ilim, birbirini tamamlayan ve birbirinin lazımı ve melzumu gibidirler. Biri olmada diğeri eksik kalır.
Şu halde, ilim olmadan siyaset olunmaz, siyasi olmayan bir âlim de işe yaramaz, kötülüklerden nefsin havasından arınmamış bir âlim ise, hiçbir şeye yaramaz. Hata bazen Müslümanların başına bela olmuş bir felakete, bir musibete dönüşür. Nitekim şu an ümmetin en büyük sıkıntısı en acı ızdırabı budur. Siyasiler ilimden yoksun, âlimler de siyasetten mahrum ve arınmamış olunca, her şey ehliyetsiz kişilerin eline geçmiştir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki: Yukarıda zikredilen ilk iki madde umumidir, herkes içindir. Son iki madde ise hastır; özel kişiler, onlara liyakat kazananlar içindir. O halde, öncelemek zorunda olduğumuz şey ilk maddelerdir. Önümüzde bir fırsat gibi duran bu yaz tatilini iyi değerlendirelim. Çocuklarımıza Kur`an`ı öğretmeye gayret edelim. Genç neslimizi rezil medeniyetin pisliklerinden arındırıp Kur`an ahlakıyla yetiştirmeye çalışalım. Ve bilelim ki, kurtuluşumuz Allah`ın bizler için takdir buyurduğu ve Muhammed aleyhisselamın takip ettiği yoldadır. Allah`a emanet olun.