• DOLAR 34.478
  • EURO 36.572
  • ALTIN 2924.984
  • ...

Her şeyden önce “Allah`ın evleri” olarak bilinen camiler, birer mabettirler. Ancak bu mabetlerin görevi, sadece namaz ve benzeri ibadetlerin ifa edildiği yerler olmaktan ibaret değildir. Bilakis bireysel, toplumsal ve siyasal hayatın bütün alanlarını kapsayan bir yığın görevleri vardır. Asr-ı Saadet`te cami, hayatın her alanıyla ilgili fonksiyon icra ediyordu. Cami, mabettir, mekteptir, irşad yeridir, buluşma görüşme ve tanışma yeridir, istirahat yeridir, mahkemedir, hastahane ve hapishanedir, düğün ve toplantı yeridir, spor merkezidir, maliye ve hazinedir, kültür meclisi ve şiir kürsüsüdür...

Camilerin fonksiyonlarını temel olarak şu beş başlık altında toplamak mümkündür:

a) Mabet olarak: Esas itibariyle camiler, içinde ibadet edilmek üzere inşa edilmişlerdir. Bu itibarla kutsiyet kazanmışlar ve “Allah`ın evi” adını almışlardır. Kur`an-ı Kerim, camilerin Allah`ın adının anılması için yapıldığını belirtmektedir. İslam dini topluca ibadet etmeyi teşvik etmiştir. Hadisi şerifler, cemaatle kılınan namazın, yalnız başına kılınan namazdan 25-27 derece daha üstün olduğunu bildirmektedir. Her renkten ve sınıftan insanın bir araya gelip omuz omuza namaz kılması, sosyal dayanışmanın sağlanmasında da önemli bir faktör olmuştur.

b) Yönetim Merkezi Olarak: Peygamberimiz (s.a.v)`in, nübüvvet görevi yanında, devlet başkanlığı, hâkimlik, komutanlık gibi görevleri de vardı. Bu görevler, İslâm devlet başkanının görevleridir. Medine`deki Mescidi-i Nebevi O`nun bu görevlerine uygun olarak devletin idare merkezi özelliği taşımakta idi. Elçiler orada karşılanır, Bazen orada misafir edilir, ordu orada teçhiz edilip sefere gönderilir, davalara orada bakılır, devletin hazinesi orada muhafaza edilir ve sarf edilmesi gereken yerlere oradan sarf edilirdi. Camilerin bu görevleri vilayetler düzeyinde de aynı idi. Câmiler halkın birbirleriyle ve devletle kaynaştığı bir yer durumundaydı.

c) Bir İlim ve Kültür Merkezi Olarak: Hiç bir din İslam kadar ilme önem vermemiştir. Kendisinin “muallim” olarak gönderildiğini bildiren Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, Mescidi Nebevideki “Suffa” ile üniversitelerin ilk temelini atmıştır. Zira Suffa, yatılı bir üniversite özelliğini taşımakta idi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem ile başlayan ders halkaları değişik ilim dallarını da içine alarak yüzyıllarca, camilerde devam etmiştir.

İşte Saadet Devrinde değişik sosyal amaçlar için de kullanılan cami, birçok müessesenin temelini oluşturur. Camilere sığamaz hale gelen bu müesseseler daha sonra külliyeleri meydana getirmiştir. Zamanla camiler, herkesin okuması için eserlerinin bir nüshasını buralara bırakan müellifler sayesinde, bir kütüphane hizmeti de vermişlerdir. Satın alınan kitaplarla zenginleştirilen bu kütüphaneler, “hafız-ı kütup” adı verilen memurlarca idare ediliyordu. Böylece camiler, İslam tarihinde hep ruh ile bedenin, mana ile maddenin bütünleştiği mekânlar olmuştur.

d) Camiler, ilim ve İrşad Yerleridir: Dinin tanımını nasihat olarak yapan Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, insanlara daha çok camide nasihat ederdi. Camilerin hala şu veya bu şekilde icra ettikleri temel fonksiyonlardan biri irşattır. İlk günden bu yana camiler, hutbe, vaaz, sohbet, emri bil-maruf ve nehyi anil-münker gibi faaliyetlerin en ideal yerleri olmuştur. Hala dünyanın hemen hemen her yerinde en büyük irşad yerleri camilerdir. 

e) Camiler Buluşma ve Görüşme Yerleridir: Saadet devrinde Müslümanlar, mescitlere ibadet için gittikleri gibi, sosyal ve kültürel olarak da birçok meseleleri hakkında görüşmek ve fikir edinmek için de giderlerdi. Aynı bölgenin insanları olarak birbirleriyle buluşup görüşmek, yeni insanlarla tanışıp konuşmak, meselelerini halletmek, birbirleriyle yardımlaşmak ve dayanışma için de giderlerdi. Günümüzde de camiler, bu fonksiyonlarını hala icra etmeye devam etmektedir.

Hulasa cami veya mescitler, müminlerin hayatlarına ve kalplerine iman ve maneviyat pompalayan can damarlarıdır. Cami ve cemaatten kopuk bir insanın ne kendisine ne de başkaların faydası olur. Başta yolunu şaşırmış pusulasını kaybetmiştir. Oysa mümin, müminliğini camide ancak yaşar. Müminin camiden kopuk hayatı balığın sudan çıkmış hali gibidir. Cami ve cemaat ehli olanlardan olmanız dileğiyle.