• DOLAR 34.463
  • EURO 36.573
  • ALTIN 2921.734
  • ...

Hikmet ehli basireti; feraset, idrak, zekâ, ilim, tecrübe, kalp ile görme, doğru ve ölçülü bakış, uzağı görme ve keskin kavrayış olarak tarif etmişlerdir. Ragıp El-İsfahani “El-Müfredat” adlı eserinde, “Başımızdaki göze basar, kalp gözüne ise basiret denir” diye basireti özetlemektedir. 

Şeyh Sadi Şirazi de basireti ibretlik bir hikâyeyle açıklıyor: “Günün birinde kartal ile tilki bir birlerine ileriyi görme maharetlerini göstermek istemişler. Kartal yüksek bir dağın tepesinden ovanın bir noktasında bir buğday tanesini gördüğünü söyler, bunun üzerine beraber o noktaya varırlar ve kartal söz konusu daneyi tilkiye göstermek için atlayıp gagasıyla alırken birden tuzağa yakalanır! Meğerki maksadına ulaşmak için o taneyi oraya avcı bırakmıştır. Tilki, acınacak kartalın haline bakarak şöyle der: Gizlenmiş can alıcı tuzağı değil de sadece ona yakalatan daneyi gören göz neye yarar!” bunun üzerine Şirazi şu veciz sözünü söyler: “İleriyi görmek, uzaktaki cisimleri görmek değil, görünen cazibelerin arkasında gizlenmiş tuzağı keşfedebilmektir.”

Şu halde basiret; kalp gözüyle görmek, işin iç yüzüne nüfuz etmek, bir şeyin içini-dışını, önünü-arkasını, başını-sonunu, aslını ve hakikatini ilk bakışta kestirebilmektir. Bu nedenle ehl-i hakikat, basireti kalp uyanıklığı; basiretsizliği ise gaflet, olarak tabir etmişlerdir.

Basiret, ilâhî bir nurdur. Hakkın batıldan ayırt edilmesine yarayan bir bilgidir. Kalplerinde bu nurdan bir şey bulunmayan kimseler hakkında Kur`an-ı Kerim`de şöyle buyrulmaktadır:

“Onların kalpleri vardır ama onunla gerçeği anlayamazlar, kulakları vardır onunla hakkı işitemezler, gözleri vardır ama basiretle göremezler. İşte onlar dört ayaklı canlılar gibidirler, hatta daha da sapıktırlar.” (Araf: 179)

Kur`an-ı Kerîm`de ‘basiret` kelimesi tekil şekliyle iki yerde geçer:

1- (Ey Habibim Muhammed!) “De ki, benim yolum budur. Ben ve bana uyanlar basiretle insanları Allah`a davet ederiz.” (Yusuf: 108) Burada basiret açık delil, kesin bilgi manasında kullanılmıştır.

2- “Özürlerini sayıp dökse de insanoğlu kendi kendine şahittir.” (Kıyamet: 14) ayetinde şahit manasına kullanılmıştır.

Demek ki “basar” ayrı bir şey, “basiret” ayrı bir şeydir. Basar hem insanlarda hem de hayvanlarda vardır. Ama basiret sadece insana verilmiştir. Etraftaki eşyayı, uzaktaki bir cismi iyi ve mükemmel bir şekilde rahatça gören gözler olduğu gibi, bunu çok az görenler de vardır. Aynı şekilde eşyanın hakikatini tam anlamıyla idrak eden fevkalâde basiret olduğu gibi bu eşyanın gerçeklerini göremeyen kalp gözleri de vardır. İnsanın kötülük ve ahlâksızlıklara dalması, onun basiretini bağlar. Fakat Allah`ın buyruklara itaat, salih amel, mükemmel ve gerçek bir tevhidî akide, mümine üstün bir basiret verir, ufkunu açar ve yolu aydınlık olur.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin, “Mümin`in ferasetinden korkun, zira o, Allah`ın nuru ile bakar” buyurması mümindeki basiret ve kavrama kabiliyetinin üstünlüğünü gösterir. İşte bu, müminin basiretidir ki onu diğer insanlardan farklı kılar. Basiret sahibi bir mümin başkalarından önce kendi kusur ve eksikliklerini görür, hayatı daima sıkı bir otokontrol sistemi altında bulunur.

Yine Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, başka hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: “Allah bir kulu hakkında iyilik murad ettiği zaman ona kendi kusurlarını görme kabiliyetini (basiretini) verir.” (Müslim)

Kitabımız Kur`an-ı Kerim, insanın daha tedbirli davranıp Allah`ın emirlerine ters düşmekten sakınmasını sağlamak için şu hatırlatmayı yapmaktadır:

“Ey basiret sahipleri ibret alınız.” (Haşr: 2)

Evet, basiret müminin ayrılmaz bir vasfıdır. İman basiretin ta kendisidir. Basiretsizlik de kâfir ve fasıkların ayrılmaz hasletleridir. Basireti açık olanlar Allah`ın dinine ve hükümlerine talip ve tabi olurlar. Onun dostlarına dost, düşmanlarına da düşman olurlar. Basireti kapalı olanlar ise, Allah`ın nizam ve hükümlerine sırt çevirir, zalim ve dessasların elinde oyuncak olurlar. İman, feraset ve basiret sahibi olanlardan olmanız dileğiyle…