KUR'AN'A GÖRE AKIL VE AKLIN ÖNEMİ
Akıl kelimesi, Kur'an'da 49 yerde ve tümü fiil halinde geçer. İsim olarak hiç geçmez. Kur'an anlayışına göre salt akıl, kullanılmadıkça potansiyel olarak bir anlam ifade etmez. Aklı devamlı olarak fiil halinde kullanan Kur'an-ı Mübin, aklı kullanmanın ve düşünüp doğru karar vermenin önemine dikkat çeker.
Kur'an, delil diliyle insanın aklına, his diliyle de onun kalbine hitap eder. Kur'an'a göre insanı insan yapan, onun fiillerine anlam kazandıran, Allah'ın emirleri karşısında yükümlülük altına sokan ve ona sorumluluk yükleyen akıldır. Akıl olmayınca insanla iradesiz mahlûklar arasında bir fark kalmaz.
Ne yazık ki, çoğunlukla insanlar bu akıl gücünü pek kullanmazlar. Özellikle, evrendeki harika san'ata bakarak, Sani-i Zülcelal'in eserini görmez, varlığını idrak etmezler. Ya da O'na karşı insan olarak kendi konumlarını düşünmez, akıllarını kullanıp kendilerine faydalı olacak işleri yapmazlar. İşte Kur'an bu tipleri şu örnekle anlatıyor:
"(Hidâyet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar, sağırdır, dilsizdir, kördür; bundan dolayı akıl erdirmez, düşünmezler." (Bakara: 171)
"Gerçek şu ki, Allah katında, yerde hareket edenlerin en şerlisi (kötüsü) akıl erdirmeyen sağırlar ve dilsizlerdir." (Enfâl: 22)
Akıl, eşyadaki düzeni anlama gücüne sahip olduğu gibi, ilahi hakikatleri de doğru anlama, sezme, onların üzerinde düşünüp yorum yapma, onların hikmetini idrak etme gücüne de sahiptir. Zaten aklın birinci görevi budur.
"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peşpeşe gelişinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü gemilerin denizde yüzmesinde, Allah'ın gökten indirip de ölü toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, aklını kullanan bir toplum için nice ayetler ve deliller vardır." (Bakara: 164)
Görüldüğü gibi Kur'an, bütün insanları akletmeye, aklı gereği gibi ve yerinde kullanmaya davet ediyor. Aklını başına alanlar ancak hayatın sırlarını çözerler, hayatın ve onun ardından gelen ölümün arkasındaki gerçeği görebilirler. Kendilerine faydalı olan şeyleri tercih eder, zararlı olandan kaçınırlar.
Kur'an'a hakkıyla inananlar, aklını kullanıp Allah'ın koyduğu hüküm ve kanunların hikmetini anlamak ve hükümlerini yerine getirmekle kendini yükümlü bilirler: "İlimde derinleşip ileri gidenler; biz ona inandık, hepsi de Rabbimizin katındandır derler. Bunu ise ancak aklını isabetle kullanabilenler akledip düşünebilir." (Ali İmran: 7)
"Bu Kur'an insanlara açık bir tebliğdir. Ki, insanlar bununla uyarılsınlar, O'nun tek ilah olduğunu bilsinler ve akıllarını kullansınlar da düşünüp ibret alsınlar." (İbrahim: 50)
Kur’an'a inanmayanların durumu da şöyle tasvir ediliyor: "Onlara Allah'ın indirdiğine uyun denildiğinde 'hayır, biz atalarımızın uyduklarına uyarız' derler. İyi de atalarınızın aklı bir şeye ermiyorsa da doğru yolu bulamamışlarsa mı? (yine de onların yoluna mı uyacaksınız?)" (Ali İmran: 172)
Mevla cümlemize sıratı müstakim üzere karar kılmayı ve akıl nimetini iyi kullanmayı nasip ve müyesser etsin.