• DOLAR 34.608
  • EURO 36.346
  • ALTIN 2922.306
  • ...

Her hakikatin bir temel dayanağı olduğu gibi, ahlakın da temel dayanağı dindir. Felsefi doktrinler de insanlar arasında asayişin sağlanması için ahlaki esasları zorunlu görüyorsa da ahlakın en sağlam dayanağı dindir. Din olmadıkça fertlerde yüksek ahlak ve faziletten eser görülmez. Ahlaktan ve faziletten yoksun bir cemiyetin de intizam ve ahenk içinde devam etmesi, fertler arasında sağlıklı bir asayişin sağlanması mümkün değildir.

Filhakika dinin yerini hiçbir beşeri sistem, hiçbir felsefi doktrin dolduramaz. Din olmadan beşeriyet saadet yolunu bulamaz, mutluluğa eremez. Dinden beslenmeyen bir ahlak hiçbir değer ifade edemez, insanlığın derdine derman olamaz, ihtiyaçlarını karşılayamaz.

Din, cemiyetin düzenleyicisi ve ıslah edicisi olması itibariyle, insanlık için en lüzumlu bir müessesedir. Bu müessese, ne kadar yüce hedeflere sahip olur, ne derece derin hikmetlere ve ahlaki temellere dayanarak değeri de o nisbette artar. Alman filozofu "Şohpenhor"un dediği gibi: "hayat, hırs ve arzudan ibarettir. İnsan ise aşırı hırs ve arzunun esiridir. İnsanlar arasında sosyal hayatın nizami olarak şekillenmesi, karşılıklı sevgi, saygı ve güven ortamının oluşması için ferdin kişisel isteklerine ve nefsanî arzularına hâkim olması gerekir. Yoksa o insanlar, sağlıklı bir içtimai hayat kuramaz, medeni olamazlar."

Din gibi mutedil bir şeyle ihtiraslarına bir had getiremeyen insanlar, kendilerini düzene sokacak hiçbir asayişe sahip olamazlar. Zira insanlar arasında dini asayiş olmazsa orada ahlaki ve hukuki asayiş de zemin bulamaz. Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem, "Din ahlaktır" derken bu gerçeğin ne kadar derin manalar içerdiğini ifade etmişlerdir.

Din, fertleri hassas duygular ve mukaddes değerlerle birleştirerek hem milli vicdanı vücuda getiren bir amil, hem de cemiyetin yükselmesi ve tekâmülü için vazgeçilmez bir müessesedir. Çükü hak din adaletin kaynağı ve ahlaki faziletin menbaıdır.

Din, insanı birtakım vazifelerle mükellef tutmak suretiyle beşeri özgürlüğün güzel kullanma usullerini öğrettiği gibi, iyiliği emretmek, kötülükten menetmek suretiyle fazileti telkin eder. Ahlakın herhangi bir cemiyet için lüzumunda şüphe olmadığı için, gayesi fazileti yerleştirmek ve özgür iradenin güzel kullanımını sağlamaktır. İşte ahlak için dinin lüzumu, bu suretle ortaya çıkıyor.

Dinin menşei Kutsi olduğundan her zaman beşeriyet üzerinde etkin bir güç olarak duruyor. Cemiyetin fertleri arasında asayişi sağlamak, ahengini muhafaza etmek için, din zaruri bir amildir. İnsandan hiçbir zaman ayrılmayan, nerede ve ne zaman olursa olsun daima onu gözetim altında tutan bir otokontrol sistemidir. Bu sistem, vicdanlarda en müessir bir amil olduğu için, insanı gizli-aşikâr her türlü fenalıktan alıkoyup iyiliklere sevk eder.

İnsandaki güzel duygular din sayesinde gelişip olgunlaşır. İlahi ilmin gizli aşikâr her şeye taalluk ettiğini bilen bir insanda kuvvetli bir irade hâsıl olur. Böyle bir irade ve seciye sahibi fertlerden müteşekkil cemiyetlerde sürekli bir nizam, intizam bulunur. Bir cemiyette ahlaki değerler hâkim olmadığı müddetçe orada huzur ve güvenden bahsetmek mümkün değildir. Dini ve ahlaki değerlerin gerilemeye ve zevale yüz tutması kadar müthiş bir felaket yoktur.

Sonuç olarak temeli dine dayanmayan tüm sistemler, doktrinler ve düzenler ne ederlerse etsinler. Dine dönmedikçe toplumlarını ahlaki çöküntüden kurtaramazlar. Maddi anlamda güçlenip kalkınabilir, en güçlü devletler kurabilirler, ama medeni olmazlar. Kamil insan olmak için Medine'den fışkıran İslami kültür ve ahlak ile ahlaklanmaları lazım.