• DOLAR 34.507
  • EURO 36.436
  • ALTIN 2870.58
  • ...

Fitne kelimesi, azgınlık; sapıklık; azap; fikir karışıklığı ve ayrılığı anlamlarına geldiği gibi bir şeye tutkunluk; göz alıcı güzellik; mal ve evlat tutkunluğu gibi daha birçok anlama gelen Kur'ani bir kavramdır. Fitneyi genel itibariyle, umumi ve özel olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Önce umumi olan fitne ile alakalı bazı ayeti kerimeler:

"Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden, sadece zulmedenlere dokunmakla sınırlı kalmaz (onun musibeti) günahsızlara da dokunur." (Enfal, 25)

Ashab-ı kiramdan Zübeyr b. Avam (ra), bu ayetin nüzulü hakkında şunu söyler: "Biz bu ayetin kimler hakkında ve ne tür olaylarla alakalı olarak indiğini önceleri anlayamamıştık. Hz. Ali'nin hilâfeti sırasında meydana gelen Cemel Vakasında Müslümanlar birbirlerine karşı cephe alınca, ayetin sahabe hakkında nazil olduğunu anladım." (Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarîh Tercümesi, XII, 291, 292)

"Yeryüzünde hiçbir fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla (İslam'a karşı savaşanlarla) savaşın. Eğer kötülükten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını çok iyi görendir." (Enfal, 39)

"Onları (sizinle savaş halinde olan müşrikleri) bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi, siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha beterdir." (Bakara, 191)

Bu ayeti kerimeler umumi fitneye dikkatimizi çekiyor; tedbir ve gerekli önlemlerin alınması için de cihad yolunun kaçınılmaz olduğunu bildiriyor. Çünkü bu fitnenin zararları yakından uzaktan herkese dokunur boyuttadır.

Bazen fitneciler soğuk savaş haliyle dost görünerek hatta bir âlim kılığında nasihat ederek, müteşabih ayetleri kendi istekleri doğrultusunda tevil ederek gelirler. Sırf Müslümanlar arasında ayrılık çıkarıp şaşırtmak isteyen bu sinsi düşmanlar (oryantalistler) hakkında şu ayeti kerime çok ibretlik bir hususa dikkatimizi çekiyor:

"Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve arzularına göre açıklamak amacıyla müteşabih ayetlere uyarlar." (Ali İmran:7)

Her zaman ve nesilde bu fitnenin cereyanına tutulup peşinden koşanlar bilerek veya bilmeyerek bu ümmetin baş belası olmuştur. Bunların işi gücü ümmetin içini kaşımaktır. Harici düşmanı unutur, hep dâhilde düşman arar, yoksa üretmeye çalışırlar. Asıl kâfiri görmeyip Müslümanı kâfirleştirmeye, kaleyi içten çökertmeye çalışırlar. Dine hizmet eder gibi görünerek şu küfürdür, şu şirktir şu bidattir derken dini yıkmaya çalışırlar.

Bir de müminin özel hali ile alakalı bir fitne vardır ki bu, kişiden kişiye değişir. Mal ve evlat dünya hayatının süsü olduğu gibi fitnesi ve imtihanıdır da: "Bilin ki, sizin için mallarınız ve evlatlarınız ancak birer fitnedir, (imtihan konusudur)." (Enfal, 28)

Bir kimsenin malı yüzünden fitnesi, onun hakkını ödemekte gecikmesi, onu çoğaltmaya yönelik hırsı ve korumaya çalışırken vacip olan ibadetlerden geri kalmasıdır. Evladından dolayı fitnesi ise, onlara olan sevgi ve düşkünlüğünden dolayı meşru olmayan işler yapması, kötülüklerini görmezlikten gelmesi, maişetleri için haramlara bulaşmasıdır.

Sonuç olarak İslâm'da kişinin fitne ortamından uzak, temiz bir hayat sürmesi, manevi olgunluğa ulaştıracak amellere sarılması esastır. Fitneden korunmak için fitne ortamından uzak durmak ve fitneden korunmak için Allah'a sığınmak lazımdır. Mevla bizleri fitnenin tüm çeşitlerinden, Hz. Peygamber sallellahu aleyhi vesellemin Allah’a sığındığı, deccalın ve ahir zaman fitnelerinden korusun.