• DOLAR 34.507
  • EURO 36.436
  • ALTIN 2870.58
  • ...

Bugün Muharrem Ayı'nın onu, yani Aşura... Bütün semavi dinlerde kutsal bir gün olarak anılan Aşura günü, hep sevinç ve bayram havasında karşılanmış ve şükür orucuyla anılagelmiştir. Bu oruç, İslam'dan önce Araplarda yaygın olarak tutulurdu.  (Umdetülkari Şerhi Sahihi Buhari, V, 351)

Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem, Medine'ye gelince oradaki Yahudilerin Aşura günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne olduğunu sorduğunda: "Bugün, bizim için hayırlı bir gündür. Allah, İsrailoğullarını Firavun'un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa Allah'a şükür için bugünde oruç tuttuğu için biz de ona tabi olarak tutarız, dediler." Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem, "Biz, Musa'nın sünnetine sizden daha yakınız" dedi ve o gün oruç tuttu; ashabına da bir gün ilave ederek tutmalarını emretti." (Buhari şerhi, Tecridi Sarih, VI, 308, 309)

Aşura günü, bazı tarihi sebeplerden dolayı bütün dinlerde mukaddes bir gün olarak kabul edilmiştir. Âdem aleyhisselamın tövbesinin kabul edildiği, İbrahim aleyhisselamın ateşten kurtulduğu, Yakub aleyhisselamın oğlu Yusuf aleyhisselama kavuştuğu gün Aşura gününe denk gelmektedir. Hakeza Nuh aleyhisselamın gemisinin Cudi dağının üzerine oturduğunu anlatan rivayetler vardır. Aşure adıyla bilinen tatlının menşei de buna dayanır. Rivayetlere göre, gemi halkı o günü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıp bir aş pişirmişler. İşte aşure pişirme âdeti buradan kalmıştır.

Ancak Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellemin sevgili torunu Hz. Hüseyin'in Kerbela'da aynı günde şehid edilişi, Aşura mantığını tümüyle değiştirmiştir. Günün anma ve anlamını ve etkinlik şeklini de farklı bir alana taşımıştır. Eskiden bugün sevinç ve bayram günü iken bu olaydan sonra yas günü, matem gününe dönüştü.

Elbette Yezid'in askerleri tarafından Hz. Hüseyin'in hunharca şehid edilişi çok üzücü bir olaydır. Bu konuda bütün ümmet hemfikir olarak Hz. Hüseyin'in yanındadır. Halen onun için ağıt yakmakta, gözyaşı dökmektedir. Şii olsun Sünni olsun tüm Müslümanlar, Onun haklılığını, mazlum ve masumiyetini kabul etmekte, şehadetini överek yâd ederken Yezid'i de öfkeyle lanetlemektedir.

Kerbela faciasının sadece tarihteki tartışmasını yapmak veya matem tutup dövünmek yerine realitesinin mantığını yaparak güncellemek daha yerinde ve daha mantıklı olur. Zira bu anma biçimlerinden maksat, Hüseynî davanın misyonunu canlı tutmaktır. Eğer biz, bugünün Hüseyinlerini ve Yezitlerini tanımıyor, onlara karşı saffımızı belirleyip izzetle tavır almıyorsak Aşura ve Kerbela'yı anmak ve anlamaktan çok uzaklardayız.

Kerbela'da Hz. Hüseyin'in o nazenin cesedinin atlara çiğnetilmesi ve mübarek başının mızraklara takılarak Şam'a kadar teşhir edilmesi olayı, hala içimizi acıtıyor, kalplerimizi titretiyor ve zalim hükümdarlara karşı bizi kıyama çağırıyor.

Eğer bugün aynen hemen yanı başımızda Suriye'de, Mısır'da, Filistin'de masum insanlar zindanlarda tutuluyor, idam ediliyor, evleri başlarına yıkılıyor iken hiç sesiniz çıkmıyor, duymazlıktan geliyorsak hala Hüseyin'in niçin kendini feda ettiğini anlamamış, Kerbela ruhunu kavrayamamışız demektir.

Şu halde, nerede bir haksızlık bir zulüm varsa, nerde yokluk ve yoksulluk varsa, nerede hak dava uğruna canlara kıyılıyor, kadınlar dul, çocuklar yetim bırakılıyorsa... İşte bugün Kerbela orasıdır. Eğer bunu kavramışsak Kerbela ruhunu yakalamış ve Hüseynî mesajı almışız demektir. Bugünün Hüseynini mi arıyorsunuz? İşe size Sacid Pişgin... Ve işte Sacid'in geride bıraktığı Zeyneb'i aile... Hüseyni mesajı doğru anlayanlara selam olsun.