• DOLAR 34.53
  • EURO 36.435
  • ALTIN 2877.928
  • ...

İmam Abdulkahır El Cürcani, temsili bir hikâyede şunları anlatır: Adamın biri bir balık eve götürür, hanımı balığı temizlerken karnından bir cevher çıkar, çağırır beyine gösterir. Bakarlar ki, çok harika bir cevher! Adam bu cevheri alır bir kuyumcuya götürür. Kuyumcu bakınca bu çok pahalı bir cevherdir, benim servetim bunu almaya yetmez, der.

Adam cevherini alır daha büyük bir kuyumcuya götürür, ona da gösterince kuyumcunun ağzı açıkta kalır! Bu çok pahalı bir cevher, hiçbir kuyumcunun bunu almaya gücü yetmez; en iyisi sen bunu al padişaha götür, belki onun hazinesi buna yeterli gelebilir, der ve onu padişaha yönlendirir.

Adamcağız padişahın kapısına varır, bir müddet sonra izin alır yanına girer ve cevherini gösterir. Padişah cevhere bakınca, bu çok pahalı bir cevherdir; benim hazinemdeki mallar bile bunun değerini karşılamaz, ama illa da satmak istiyorsan seni hazineme göndereyim altı saatliğine hazineye gir, bu zaman zarfında ne çıkarabildinse senin olsun der.

Bunun üzerine adam hazinedara gider durumu bildirir. Hazinedar buyurun, hazineye gir ve altı saatlik zamanını kullan, der. Adam içeri girince sağda çok lüks bir yemekhane var, dünyanın en leziz yiyecek ve içecekleri orda mevcuttur. Karşıda ise çok güzel koltuklar, süslü tahtlar vardır. Solda da dünyanın en kıymetli cevherleri, altın gümüş, yakut vs. ne dersen orada dizilidir.

Adam bunları görünce, hayatımda bu yemekleri başka yerde bulamam düşüncesiyle ilkin yemeklerden başlar. Karının doyurduktan sonra bir az da bu koltuklarda dinleneyim deyip varır koltukları oturur, uyku gözlerini bürür. Ve derken görevliler dürterek kalk zamanın doldu dışarı çık derler. Adam aman yaman bir az zaman tanıyın, daha cevherleri toplayacaktım deyip yalvarsa da dışarı atarlar.

Bundan sonra imam hikâyenin şöyle bir yorumunu yapar: "O cevher insan ömrüdür, o yemekler dünyalık nimetleridir, o koltuklar ise gaflettir. Çoğu insan ömrünü bunlarla tüketir. Bunlar yüzünden ahiret işlerini ertelerken ecel kapısını çalar ve alır götürür.

Kuşkusuz ömür paha biçilmez bir değerdir. Hiçbir insan ömrünü dünyanın en değerli cevherlerine değiştirmez. Ama ne yazık ki, insan o cevher sahibi gibi önce hazırı kullanmak ister. Gaflet içinde ömrünü doldururken kulluk görevini ihmal ederek eli boş ve hazırlıksız ölümün pençesine yakayı verir ve eli boş olarak gider.

Âlimlerimiz, bizlere ömrün, özellikle gençliğin kıymetini bilmemizi ve bu süreci iyi değerlendirip ihmal etmememizi önemle tavsiye etmektedirler. İki şey vardır ki, gittikten sonra, göz kan ağlasa da bir daha geri gelmez. Bunlar gençlik ve Salihlerle birlikte olmak.

Her şeyin bir zamanı bir miadı vardır. Zamanında yapılmayan işler, sonradan yapılsa da aslı gibi olmaz veya asıl kıymetini bulmaz. İşte insanın ömrü de böyle bir şeydir. Büyük âlim ve mütesavviflerden İmamı Rabbani hazretleri "Mektubat" adlı eserinde gençliğin kıymetini anlatırken şu tembihlerde bulunmaktadır:

Gençlik çağı, nefsin duygulara galebe çaldığı, şehevi arzuların zirve yaptığı, insi ve cinni şeytanların her taraftan saldırıya geçip kötü şeylere tahrik ettiği bir dönemdir. Böyle bir dönemde yapılan az bir amele pek çok sevap verilir. İhtiyarlık çağında dünya şevkleri azalıp güç ve iktidarın gittiği, arzulara kavuşma imkânı kalmadığı bir zamanda pişmanlıktan başka bir şey olmaz.

Gençlik çağı ise, bol kazanç zamanıdır. Mert olan bu vaktin kıymetini bilir, eldeki fırsatı değerlendirir. İhtiyarlık herkese bile nasip olmaz. Nasip olsa bile rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit bulunsa bile, güçsüzlük ve acizlik zamanında yararlı iş yapılmaz. Bugün güç kuvvet yerinde iken, hangi özürle, hangi sebeple bugünün işi yarına bırakılabilir? Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem, "Yarın yaparım diyen helak oldu, ziyan etti" buyurmuşlardır.

Sonuç olarak gençliğin arzu ve hevesleri, nefsin sevdiği ve şeytanın teşvik ettiği şeylerdir. Dine uygun şeyler ise, Allah'ın sevdiği ve razı olduğu şeylerdir. Mevla cümlemize razı olduğu ve sevdiği amelleri nasip etsin. Nefsi emareye teslim olmaktan, insi ve cinni şeytanların tuzaklarından muhafaza buyursun.