• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bayram bir zorluktan, bir darlıktan sonra yaşanan bir sevincin, mutluluğun dışa vurumu ve etkinliğidir. Nasıl ki zorlu bir savaştan sonra kazanılan bir zaferin kutlaması insanları tabii bir hakkı ise, açlıkla kısıtlamalarla geçirilen bir aydan sonra yeniden rahat yeme içme ile normale dönen hayatın da bir sevinme hakkı vardır.

İşte bayram bu duyguların yoğun olarak yaşandığı bir sevinme ve eğlenme etkinliğidir. Bu ümmetin iki bayramı vardır. Biri Ramazan Bayramı diğeri de Kurban Bayramı! Bu bayramlarda birbirlerini ziyaret eder, ikramda bulunur, sevinir, eğlenir ve sevinç gösterilerini yaparlar.

Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem, hicret edip Medine'ye geldiğinde Medine halkının birtakım etkinlikler yaptığını gördü. Bunun ne olduğunu sorunca Medineliler şu cevabı verdiler: "ya Resulellah! Bizim eskiden beri kutlaya geldiğimiz iki günümüz (Mihrican ve Nevruz) vardır. Bu günlerde sevinip eğlenir, bayram yaparız" dediler.

Bunun üzerine Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem: "Allah bu iki güne bedel bunlardan daha hayırlı iki günü size verdi. Artık bu günlerde sevinip eğlenin. Bunlar Fıtır ve Kurban Bayramlarıdır" buyurdu.

İşte o günden beri Müslümanların iki bayramı vardır. İkisi de iki zorluktan sonra gerçekleşmektedir. Biri Ramazan orucundan sonra, biri de Hac nüsuklerinin ifasından sonra yapılır. Yani Müslümanlar, belli bir zor işi başarıp bir meşakkati geride bıraktıktan sonra bir nevi şükür manasında sevinmeyi ve eğlenmeyi hak etmiş olarak bayram yaparlar.

Müminler, Ramazan ayı boyunca nefislerine, belli bir süre açlığı ve susuzluğu tattırarak, belli bir süre ve belli vakitler dâhilinde ancak yiyip içebileceğinin ve nefsi arzularını tatmin edebileceğinin dersini ve eğitimini vererek onu düzene alıştırdığından onu tebrik etmenin, ona bir ziyafet vermenin bayramını yaparlar.

Müminler, oruç vesilesiyle yaşadıkları açlığın nasıl bir hal olduğunu, yoksulların halini daha iyi anlayarak onlara destek olmak, dertlerine ortak olmak için verdikleri Fıtır Sadakaları ve Kurban etleri ile sevinçlerine ortak olurlar. Böyle elde edilen manevi mükâfatın ve sağlanan toplumsal barış ve huzurun sevinciyle, eğlenmek, barışmak, kucaklaşmak ve... Şükretmek suretiyle sevinçlerini paylaşırlar.

Bayram gelince bahsettiğimiz bu duyguları her kes yaşar. Bayrama daha günler kala kimi insanlar güzel kıyafet almanın, kimileri ikram edilecek şeyleri tedarik etmenin derdine düşerler. Çocuklar da şeker toplamanın ve büyüklerden harçlık almanın hayâlı ve heyecanıyla bayram sabahını iple çekerler. Ama kimileri de bütün bu duygulardan yoksun ve içi buruk halde kuytu mekânlarda dört gözle ziyaretçilerin yolunu gözler.

Elbette bayramda sevinmek, hoş olmak herkesten ziyade müminlerin, oruç tutanların, teravih kılanların, zekât ve fitrelerini vererek fakir fukaranın yüzünü güldürenlerin hakkıdır. Şimdi bunu umumi bir sevince, gerçek bayrama dönüştürmek için, evvela en yakınlarınızdan başlayarak tüm iman ehli ile kucaklaşmak, dargınlarla barışıp helalleşmekle güzelleştirelim. 

Bayram namazı kılındıktan sonra, evvela imam ve müezzin ile sonra büyüklerle ve cemaatten her karşılaştığı ile bayramlaşmak bayramın adaplarındandır. Aynı şekilde eve dönünce de anne baba gibi büyüklerin elinden öpmek, küçükleri de kucaklamak suretiyle her zamankinden çok daha ziyade sıcak bir sevgi, saygı ve şefkat örneği olmaya çalışalım.

Bu vesileyle şimdiden güzel bir bayram geçirmeniz dileğiyle bayramınızı tebrik eder, daha güzel ve daha huzurlu bayramlara kavuşmayı yüce rabbimden niyaz ediyorum.