KÖTÜLÜKLERDEN KORUNMA ZIRHI... TAKVA!
Takva dinin buyruklarını yerine getirmek, yasaklarından sakınmak suretiyle Allah korkusu hissedilerek kişinin kendi iradesiyle dinen sakıncalı olan şeylerden sakınmasıdır. Bu tarif Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanmaktadır: "Yakıtı insanlar ve taşlar olan o dehşetli ateşten sakının." (Bakara: 14)
Tefsir âlimlerinin bir kısmı, bu ayette sözü edilen taşların, putlar olduğunu söylerler. Burada yakıtı taşlar olan bir cehennemin dehşeti yanında, yürekleri hoplatan bir başka tehdit daha vardır ki, o da putlarla beraber yanma, aynı mekânda birlikte bulunma, onların tabi tutulduğu muamelenin aynısına maruz kalmanın cezası ve zilletidir.
İmandan sonra salih amelin değer kazanması için takvaya ihtiyaç vardır. Kıyamet günü, kişinin amelleri terazide ihlası ve takvası nispetince ancak değer kazanabilir. Takva ile salih amel, ruh ve kalbin terakkisinde iki esastırlar. Salih amel ile manevi karlar elde edilir. Takva ile de bu kar korunup fesada gitmekten ve zararlardan uzak kılınır. Zarar yollarını kapamayan bir insan, kazandığından çok daha fazlasını kaybedebilir ve bu yolun sonu iflasa çıkar.
Evet, en büyük iflas ahiret iflasıdır. Kişinin ömür boyu işlediği hayırlı amellerinin işe yaramadığı, hebaya gittiğinin iflasıdır. Bakınız bu iflasla alakalı şu hadisi şerif ne kadar ürkütücü ve korkutucu bir tabloyu karşımıza koyuyor:
"Ümmetimden müflis kişi o kimsedir ki; kıyamet günü namaz, oruç ve zekât gibi güzel ameller ile gelir. Ancak bunlarla birlikte ona buna sövmüş, iftira etmiş, kiminin malını yemiş, kiminin kanını dökmüş ve kimini de dövmüştür. Ahirette bu kişinin iyilikleri hak sahiplerine dağıtılır. İyilikleri yetmeyince hak sahiplerinin günahlarından bir kısmı alınıp kendisine yükletilir ve cehenneme atılır." (Müslim Birr: 59)
Bazı âlimler, takvayı üç mertebeye ayırmışlar:
1-Küfür ve şirkten takva: İmandan sonra küfre, şirke dönmeyi ateşe girmek gibi tehlikeli görmek, onun hükmünü yok edecek şeylerden korunup sakınmak. Kişi ancak bu şekilde kâmil bir imana kavuşmuş olur ve cehennemde ebedi kalmaktan korunmuş olur.
2-Masiyetten takva: Büyük günahları işlemekten, küçük günahlarda da ısrar etmekten sakınmak. Amelde takvanın en yaygın manası budur. Bu takva olmadan kalbin nurlanması mümkün değildir. Bu hususta bir hadisi şerifte şöyle buyrulmaktadır: "irtikâp edilen her küçük bir günah, kalbe siyah bir nokta olarak işlenir. Zamanla bu noktalar çoğala çoğala kalbi simsiyah eder bırakır." (Buhari)
3-Masivadan takva: Kalbini, Allah'ı anmaktan, Allah'ın muhabbetinden alıkoyan her şeyden uzak tutmak. Bu takvanın en üst basamağıdır. İbadette hedeflenen maksatların en alasıdır. Zira Allah'a ibadet, ya O’nun korkusundan emin olmak, ya O’nun azabına duçar olmaktan kurtulmak ya da O’nun muhabbetini kazanmak için yapılır.
İnsanoğlu, şeytana gafil avlanmaktan ancak takva ile korunabilir. Şeytan aleyhillane, hep Allah’tan gafil olunduğu anlarda kurbanlarını avlar. Takva zırhından çıkmış olan insanları oyuncak gibi günahtan günaha bulaştırır. Çünkü takva, şeytanın desiselerine karşı koruyucu bir zırhtır. Bunu bizzat şeytanın kendisi itiraf ediyor:
"(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni (insan yüzünden) azdırmana karşılık, ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdırıp yoldan çıkaracağım! Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna." (Hicr: 39-41)
Şeytanın burada ihlaslı olanları istisna etmesi, onlara bir tolerans tanıması demek değildir. Bilakis onlara gücünün yetmemesi, takva zırhından onlara ilişememesinin itirafıdır. Takvalı insanlar, günahlardan korunduğu gibi dünyevi işleri de düzenli yürür:
"Kim takva sahibi olursa, Allah (en zor anlarda) ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a tevekkül ederse O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur." (Talak, 2,3)
Demek ki, takva bir kalp meselesidir. Kalbi sürekli Allah'a bağlamanın, Allah'ın murakabesi altında ve muhabbetiyle dolup taşmanın bir ruh haletidir. Kalbi en temiz olan en takvalı olandır. Takva zırhına bürünmüş olanlardan olmanız dileğiyle...