Kâbe Suudluların tasallutundan kurtarılmalı
Bunlar bazen mezhebi, bazen de beşeri ve ulusal olabilirler. Ama bazı değerler de vardır ki, evrenseldir, bütün Müslümanlara ve hatta bütün insanlara şamildir. Bunlar, dini ve manevi değerlerdir ki, hiçbir kimse, hiçbir zümre ve hiçbir millet bunlara ipotek koyamaz; bunlar sadece bana aittir, benim malımdır veya bunlar üzerinde tasarruf hakkı yalnız bana aittir diyemez.
İşte İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v), Müslümanların kutsal kitabı olan Kur`an-ı Kerim ve Müslümanların Kıblesi ve Hac şiarı olan Kabe`i şerif, bu tür değerlerdendirler. Bunlar bütün bir ümmetin malı ve ortak değerleridirler. Hiç kimse ne bunları tekeline alabilir, ne de benim değildir deyip işin içinde sıyrılabilir.
Bunları niçin söylüyorum? Bir ayı aşkın bir süredir biz, salonlarda meydanlarda peygamberimizi anıyoruz, anlatıyoruz ve anlamaya çalışıyoruz. Yine Kur`an-ı Kerim`i de yeterli derecede olmasa da gerek tilavetini ve gerek anlamını az çok anlamaya, öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyoruz. Ama itiraf edelim ki, biz Kâbe`yi ihmal etmişiz. Rabbimizin kıble olarak bize tayin ettiği ve en az ömrümüzde bir kere gidip haccetmemizi emrettiği Allah`ın evini yeterince tanıyamamış, tanıtamamış ve sahip çıkamamışız. Onun, bütün müminlerin yöneleceği bir sembol, etrafında birleşip tek bir güç haline dönüşeceğini sağlayan evrensel bir değer olduğunu tam anlayamadık, anlatamadık.
Evet, Kâbe Allah`ın evidir. Bu evin sahibi bizzat Allah (c.c)dur. Onu inşa eden Hz. İbrahim ile Hz.İsmail bile sadece onun hadimleriydi. Onu rükû edenler, secde edenler ve ibadete çekilenler için tertemiz tutmak, hizmetlerini yürütmek ve misafirlerini en güzel bir şekilde ağırlamak İbrahimî bir meslektir. Ama hiç kimseye ait bir miras değildir.
Bu itibarla, Müslüman halklar, oraya daha fazla hizmet etmek için yarışabilirler; ama hiç kimse, hiçbir otorite oraya gideceklerin tayinini, müracaat zamanını ve kotasını belirleyemez, yetki alanına alamaz. Bu gün bunu tekeline almış bulunan Suud krallığının eli kesinlikle bundan çektirilmeli ve uluslar arası seçilen bir ulema heyetine devredilmelidir. Eğer şeytan recminde aynı saatte taş atmak büyük izdihama, tehlikeye yol açıyorsa bunun fetvasını bu ulema heyeti verir. Yine Mekke`nin altyapısı veya tavaf esnasında haremin çevresi dar geliyor izdihama yol açıyorsa buraların istimlâk edilip genişletilmesi bu heyetin emrinde çalışan bir hizmet komitesine devredilmelidir. Bunu Suud krallığının inisiyatifine bırakmak asla doğru değildir.
İbrahim aleyhisselamın, Allah`ın emriyle yaptığı çağrıya uyarak gidip Allah`ın evini haccetmek isteyen her Müslüman istediği zaman buna müracaat edebilmeli, istediği zaman ve istediği yolla gidebilmelidir. Yani Hac`ın yolu her zaman açık ve özgür olmalıdır. Ne Suud krallığının ne de bir başkasının bunu sınırlandırmaya kendi tekeline almaya, toprak bastı vergisini almaya hakkı ve salahiyeti yoktur. Çünkü Heremeyn-i Şerifeyn, bütün dünya Müslümanlarının ortak değerleri ve öz vatanlarıdır. Oraya gidebilmek için vize almak, sizin onlara vereceğiniz bir ihsan değildir. Sizin göreviniz hacıların oraya özgür bir şekilde gitmelerini, yol güvenliğini sağlamaktır.
Bu bağlamda, hacca müracaat zamanını 6 Mayıs ile sınırlandıran Diyanet İşleri Başkanlığı da büyük bir haksızlığa imza atmaktadır. Bu tarihten sonra üzerinde hac vacip olan veya sırası gelmeden ölen Müslümanların vebali kime aittir? Diyanetin hizmet işleri dışında hac organizasyonunun diğer alanlarından kesinlikle elini çekmesi gerekir.
İnşaallah bir gün gelir Müslümanlar, Allah`ın evini, Kâbe`yi Suud krallığının tasallutundan kurtarmak ve Haccı özgürleştirmek için meydanlara dökülecekler ve bu tasalluta, bu haksız uygulamaya bir son verdireceklerdir. Ve ey gasıplar! Çekin elinizi Müslümanların haccından, ibadetinden, mihrabından ve cumasından. Sizin zalimane aleyhimize koyduğunuz kuralları, bizi birbirimizden koparmak için aramıza koyduğunuz sınır kapılarını, tel örgülerini siz bile koymamışsınız, bunları asla tanımıyoruz. Ve haccımıza özgürlük istiyoruz deyip haykıracaklardır.
İnanıyorum ki, bu haykırışın zamanı çoktan gelmiştir. Gasıpların elinde esir bulunan Allah`ın evi Müslümanlardan bu sesi, bu haykırışı beklemektedir.