• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bugün dünyanın dört bir yanında Müslümanlara yönelik uygulanan ahlaki ve adil olmayan kısıtlamalar, hak ihlalleri yetmiyormuş gibi bir de kutsallarına dil uzatılmakta onlara yönelik iğrenç saldırılar ve hakaretler yapılmaktadır. Her çeşit ahlaksızlığın, rezilliğin önü sonuna kadar açık iken Müslüman azınlıkların inançlarına ve ibadetlerine dahi müdahale edilmektedir.

Kendilerince bir süreye kadar Avrupalılaşacaklar diye sandıkları Müslümanlar, bir de baktılar ki kendi dini inanç ve örflerine göre dernekler kuruyor, ibadethaneler açıyor ve cemaatleşerek ümmet bilinciyle örgütleniyorlar. İşte bunu gördükçe hayallerinin boşa çıktığını anlıyor ve önlerini kesmeye yönelik yeni yeni planlar kuruyor, tedbirler geliştiriyorlar.

Ama bütün çabalar nafile. Artık ne yaparlarsa yapsınlar uyanmış ve mantıklarını çözmüş olan Müslüm-anları, bir daha kandıramaz, uyutamazlar. Özellikle genç nesil artık ne kadar aldatılmış, uyutulmuş ve sömürülmüş olduklarını çok iyi anlamıştır. Artık bu ümmet kendi ayakları ile ayağa kalkacak, yeni medeniyet projesini kendisi çizecek, kendi akıl kodları ile hareket edecektir.

Bir zamanlar medeniyet diye bize yutturmaya, pazarlamaya çalıştıkları hayat tarzları, yaşam modelleri ve özgürlük nağmeleri gibi sloganlarına bir de baktık ki, iğrenç nefsi arzulara hitap eden aşağılık eğilimlerden başka bir şey değildir. Özellikle Lut Kavminin kökten yok oluşuna sebep olan LGBT fiilini özgürlük saymaları ve bunu bir hak olarak telaki etmeleri gerçekten şaşırtıcıdır.

Batı menşeli olan bu rezil fiilin taşeronluğunu ülkemizde her zaman PKK'liler yapıyordu. Ama şimdi her tarafa yaymaya ve genelleştirmeye çalışıyorlar. Bu iğrençliğin son halkası olarak Boğaziçi Üniversitesinin Rektörlüğü önünde bu bayrakları sallayarak Kâbe-i Şerif'in resmini ayaklar altına alıp çiğnemeleri bütün Müslümanları çileden çıkarmaya neden olmuştur.

Bunlar bu cesaretlerini büyük abileri Fransa, Avusturya, Danimarka, Almanya... gibi batılı devletlerden alıyorlar. Bütün bu pis işler oralarda pişiriliyor, burada piyasaya sürülüyor. Kendi ülkelerinde hızla yayılan İslami uyanışın önünü alamadıkları ve kendilerine bağlı kıldıkları kukla yönetimlerle de önleyemedikleri için, hınçlarını Müslümanların kutsal değerlerine saldırmakla çıkarıyorlar.

Tabi ki bunu ilkin İslamofobi dedikleri korkuyla hareket ederek kendi ülkelerinde işe başladılar. Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim-i yırtıp yakmaları, canlarından daha çok sevdikleri Peygamberleri Hz. Muhammed sallellahu aleyhi vesellemin karikatürünü yapmaları, camilerine saldırıp kundaklamaya kalkışmaları gibi birçok girişimleri oldu.

Şimdi de bu konuda halkıyla, yöneticileriyle hassasiyeti yüksek olan Türkiye gibi bir yerde, tüm Müslümanların kıblesi olan Kâbe-i Muazzamanın resmini ayaklar altına sermeleri aynı projenin tahrik edici ve kışkırtıcı denemeleri olduğu anlaşılmaktadır. Kendilerince Müslümanların gücü olgunlaşmadan patlak verdirmeye çalışıyorlar.

Bütün bunların karşısında Müslümanların yapmaları gereken şey, bir yandan bu tahriklere dikkat etmeli, bir yandan da neyi ne zaman ve ne şekilde yapacaklarının kararını kendileri vermelidirler. Sabırla, teenni ile bildikleri doğruları yaparken ellerine bir koz vermemeye dikkat etmelidirler. Başta yöneticiler bunun yasal yollarını işletmeli, sosyal toplumlar da gereken tepkilerini ortaya koymak için her çeşit telin ve protestolarını ortaya koymalıdırlar.

Artık zaman birbirleri ile uğraşma, didişme zamanı değil, birlik ve beraberlik zamanıdır. İmam-ı Şafii'ye sormuşlar: Ey imam fitne kanalları çoğalmış ümmet içinde farklı hareketler oluşmuş, biz ne yapalım! Hangi tarafı tutalım! Demişler. İmam: "siz düşman oklarına bakın, düşman okları nereye gidiyorsa oraya sahip çıkın" demiştir. Rabbim bizi dostunu, düşmanını iyi tanıyanlardan eylesin!