• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Farkında mısınız; adamlar terörist siyoniste destek vermekle kalmadılar, kalktılar işgal rejimini bizzat ziyaret ettiler. Batılı şer ülkelerden bahsediyorum. Yetmedi ABD uçak gemisi, İngiltere askeri lojistik gönderdi, Fransa askeri bir koalisyon kuralım ben de katılayım dedi.

Siyonist rejimin yaptığı terörü protesto eden ülke halklarını ise bastırmak, sindirmek ve tehdit ederek soykırımcı siyonistlere bağlılıklarını en net şekilde ortaya koyuyorlar.

ABD, İngiltere, Almanya, Kanada, Fransa, İtalya 22 Ekim’de yayınladıkları ortak bir bildiriyle "İsrail'in kendini savunma hakkı" olduğunu açıklayarak terörist işgalciye desteklerini dünyanın duyacağı deklare ettiler. ABD, 1948’den bu yana ilk defa açıktan asker göndereceğim açıklaması yaptı.  Hatta "Felluce kasabı" lakaplı olarak kayıtlara geçen katliamcı Korgeneral James Glynn’i işgal topraklarına yolladı.

Bu arada siyonist işgalci ne yaptı; batıdan aldığı bu cesaretle, 7 Ekim’den bu yana Hiroşima’ya atılan miktar kadar Gazze halkının üzerine füze ve kimyasal bombalar attı.

Şu ana kadar çoğunluğu bebek, çocuk ve kadın olmak üzere şehid sayısı 10 bine yaklaşıyor. Gazze’nin üçte biri bombalarla yıkılmış durumda. Enkaz altında halen çıkarılamamış binlerce insan cesedi var.

Müslüman ülkeler mi, hâlâ seyirci kalmaya devam ediyorlar. Tek yapabildikleri; kınamak ve saldırıların şiddeti arttıkça kınamaların dozunu artırmak!

Filistin lideri İsmail Heniyye, sosyal medya hesabı üzerinden İslam dünyası liderlerine seslenerek, "Öfkelenmeniz için daha ne kadar kana ihtiyacınız olacak?" diye sordu. Sahi, akıtılan kanlar yetmedi mi? Gazzeli 2.5 milyon insanın toplu katliamdan geçirilmesini mi bekliyorsunuz!

İslam âleminin beklenti içerisinde olduğu kurum ve ülkeler var. İşte onlardan biri de İslam İşbirliği Teşkilatı; geçen hafta toplandı ve dağıldı. O kadar kayıtsız kaldılar ki kınama yaptılar mı yapmadılar mı onu bile kimse duymadı.

Ya Arap ülkeleri? Müslüman kimlikleriyle birlikte milliyet olarak da bir adım önde olmalı değiller miydi? Ancak öyle izzetli bir duruşu şu ana kadar sergileyebilmiş değiller. Aksine açıklama, tanımlama ve duruşlarıyla siyonist işgalciyi ve küresel emperyalistleri sevindiren tipler daha ön planda.

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Abul Ghait, Kahire Barış Zirvesi'nde yaptığı konuşmada Filistin direnişini “Terör çeteleri” olarak tanımlayarak alçakça bir duruş sergiledi. Siyonistleşen Ghait’in bu açıklaması esnasında salonu terk ederek protesto eden Katar Emiri el Sani’yi, bu onurlu tavrı dolayısıyla tebrik ediyorum.

İlk günden bu yana itidalli bir tavır içerisinde olmasına rağmen kalbi Filistin için çarpan ve sahada en etkin çabayı ortaya koyan ülke yine Türkiye oldu. 

Siyonist rejimin soykırımını durdurma amaçlı baş döndüren bir diplomasi yürüten Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Türkiye’nin ‘Garantörlük’ formülü çok önemli ve uygulanabilirliği Müslüman ülkelerce desteklenmelidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Parti Grup toplantısında dile getirdiği Hamas’ın bir terör örgütü olmadığı, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve bir Mücahidler grubu olduğunu söylemesi ise gelinen aşamada çok cesurca bir çıkış ve önemli bir adım oldu.

28 Ekim Cumartesi İstanbul’da yapılacak olan Filistin’e destek mitinginin ise savaşı durduran bir işaret ve özgür Filistin devletine giden yolun temel taşlarını döşer inşallah…

Sonuç itibariyle; siyonist rejimin terörist faaliyetlerine rağmen ABD ve AB ülkelerinin tüm uluslararası hukuku ayaklar altına alan cüretkar savaş suçlarına karşılık Müslüman ülkeler, hiç beklemeden harekete geçmelidir. Başta Türkiye olmak üzere İran, Pakistan, Afganistan, Malezya gibi Müslüman ülkeler birleşerek ortak bir barış gücü askerini Filistin’e göndermelidir. Ardından Filistin halkının topraklarını savunan direniş hareketlerinin öncülüğünde bir Filistin devletini acilen ilan etmelidirler. Uluslararası sistem ne der? Batılı ülkeler ve BM gibi uluslararası kurumların tavrı ne olur? Unutun, tüm bu klasik soruları. ABD ve AB ülkeleri, hangi uluslararası hukuku çiğneyerek soykırım yapan siyonist rejimin yanında durabiliyorsa, Müslüman ülkeler de kendi aralarında oluşturabilecekleri bir birliktelikle gerçek anlamda uluslararası hukuku icra etmek için Filistin direnişinin yanında durmalıdırlar.

Peki Müslüman ülkeler inisiyatif alamazlarsa ne mi olur? Batılı ülkelerin israil bahaneli bölgeye yoğunlaşmalarının amacı; küresel güce kavuşacak olan Türkiye’nin önünü kesmek; Suriye, Irak, Mısır, Libya ve Doğu Akdeniz’i kontrol altına almak. Üçüncüsü; Rusya’yı girdiği Ukrayna’dan tüm bölgelerden çekilecek bir şekilde yenilgi yaşatarak bölge İslam ülkeleri ve Afrika kıtasında ikinci ve hatta üçüncü bir küresel gücün varlığını olabildiğince zayıflatmak.

Batılı ülkeleri avucunun içinde tutan siyonist lobinin nihai hedefi ise Nil’den Fırat’a hayallerini gerçekleştirmektir.

İşte Gazze’nin bu bir avuç inanmış insanlarından oluşan direniş hareketlerinin tüm haçlı siyonistlere karşı sadece topraklarını değil, iki milyarı aşan nüfusuyla ümmetin sorumluluğunun bulunduğu Kudüs ve Mescid-i Aksa ile tüm Müslüman coğrafyaların salahiyeti için savaştığını unutmamalıyız.