• DOLAR 34.566
  • EURO 36.65
  • ALTIN 2905.776
  • ...

Şehr-i İstanbul ve İstanbul halkı ne zaman layıkıyla bir hizmet görecek? Halkı ihya edecek, Şehr-i İstanbul’u inşa edecek liyakatli bir idareciye ne zaman kavuşulacak? Tarihi geçmişi ve göz kamaştıran güzelliğiyle dünya başkentlerinin en güzide şehri İstanbul’da yaşanan felaketle ortaya çıkan tedbirsizlik halka reva mı?

Bir kaç günlük İstanbul ziyaretimizde Başakşehir bölgesinde yağan yağmurun sele dönüşmesine ben de Habibler yolu üzerinde yakalandım. Aman Allah'ım; bir yarım saatte yaşadığımız yağmur felaketi adeta küçük bir kıyameti andırır gibiydi. Yağmur yağmıyor adeta şelaleden su boşalıyordu. Gök gürültülü çakan şimşeklerin aydınlattığı önümüzü görmeye çalışırken öndeki, yandaki araçlarla çarpışmadan bir iki dakika içerisinde yükselen sudan kurtulup elli metre mesafelik benzinliğe kendimizi attığımıza şükrettik.

Benzinliğin içine girdik ancak fırtınalı bir yağmurla birlikte dolu yağışının araba camını kırarcasına sertlikte çarpmasıyla o dehşetengiz manzara karşısında insanoğlunun acziyetine ve Allah'ın azametine ve O’nun yardımı olmadan hiçbir beşeri kuvvetin hiçbir tasarrufta bulunamayacağına şahid oluyor insan...

İnsanı bela ve musibetler içinden çekip kurtaran sonsuz güç ve kudret sahibi Allah'a sonsuz Hamdu senalar olsun. Kainatın kuralıdır; musibetler gelir geçer ancak misafir olan biz insanların, insanlığın selameti için tedbir alması elzemdir.

Selin yol açtığı iki can kaybı ve mağduriyetlerin boyutu ise saatler geçtikçe ortaya çıktı. Vefat edenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil diliyorum. Binlerce insanın mağduriyetini de yeterli tedbirleri almayan başta yerel ve de merkezi yönetimin ivedilikle gidermesi bir kamu görevidir.

Bu anlamda İstanbul'un yerel yönetimini elinde bulunduran başta İBB olmak üzere tüm ilçe belediyelerinin; sel, kar, deprem, yangın, fırtına ve benzer afetlere, afet gelmeden hazırlıklı olmaları bir hizmette bir lütuf değil, belediyelerin asli görevidir.

Yolların geniş olmakla birlikte yağmur suyunu yutan, karı eriten bir mühendislikle yapımı.. Şehrin alt yapı inşası ve bakımlarının periyodik şekilde yapılması..  Sel ve heyelan olaylarına karşın yaşam alanlarının sık ağaçlandırılması, deprem ve fırtına gibi afetlerden anlık korunmak için yaşam alanları oluşturma gibi daha birçok tedbir önceden yerel yönetimlerin ilgili birimlerince düşünülüp icra edilmelidir. Açıkçası bu gibi bir anlık tefekkürle akla gelen önlemlerin alınması için illa mimar, inşaat, alt yapı bilumum mühendislik dallarından diplomalı olmaya gerek yok sanıyorum.

Belediyelerin, son dönemlerde ifsat edici konserlere ve gereksiz alanlara para akıtacaklarına hatta ikincil üçüncül işleri bir kenara bırakarak birincil öncelikli işlere yoğunlaşmaları elzemdir. Hatta belediyeler doğal afetlere karşı tedbirler konusunda merkezi hükümetin ilgili bakanlığınca denetime tabi tutulmalıdır.

Böylelikle belediye başkanlarını daha sorumlu davranmaya ve bünyelerinde bulundurdukları belediye kurumlarının halka hizmet için bir aracı kurum oldukları böylesi felaket günlerinde daha iyi anlaşılacaktır.

Belediye başkanlığına talip olanlar, yazının başında da belirttiğim gibi şehri bir mimar, mühendis zekasıyla inşa etmek üzere şartlanmalılar ki o şehrin halkı ihya olabilsin. Değilse, o başkanlık koltuğu uğruna verilen bir mücadeleye dönüşür. Seçildiği yılın başında düzenlediği temel atmama töreniyle İstanbul halkına hizmeti çok gören anlayışını deklare eden İmamoğlu'nun tatillerden iş yapmaya fırsat bulamaması ve kar felaketinde gösterdiği lakayt performansı ve daha birçok iş görememezlik halinin İstanbul'a ve aziz halkına neler kaybettirdiğini varın siz hesaplayın.

Dört yıldan fazla bir zamandır yapmadığı hizmetlerin eksikliği nedeniyle gelen her musibetin felakete dönüştüğü İstanbul halkının önümüzdeki yerel seçimde koltuk mücadelesi verdiği cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde ispatlanan Ekrem İmamoğlu'ndan kurtulması gerektiğine inanıyorum.

İşi ehline verme konusunda Peygamber Efendimiz (SAV) ne güzel buyuruyor;

“İş, ehli olmayana [layık olmayana] tevdi edildiği [verildiği] zaman, kıyameti bekle.’’ (Buhari)