• DOLAR 34.653
  • EURO 36.358
  • ALTIN 2928.174
  • ...

Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olsaydı, 7’li ittifakın dış destekli ‘Eski Türkiye’ patentli koalisyon hükümetlerinin az çok ne yapacağını ve ne kadar süre dayanabileceğini tahmin edersiniz. Onun için Kılıçdaroğlu kazansaydı ülke içinde ‘ne olurdu’yu anlatmayacağım. Türkiye’yi sarmalayan dış güçlerin oluşturabileceği tehditlerin bir kısmını öngörmeye çalışacağım. 

Evet, Kılıçdaroğlu kazansaydı ne mi olurdu?

İşgalci israil bayram ederdi. Amerika, Kılıçdaroğlu ve ittifak bileşenlerine “Size bu imkanı ben sağladım” der istek listesini Kılıçdaroğlu’nun “Bu-ra-da-yım” diye vurduğu masaya koyar, “Ya-pa-cak-sı-nız” derdi. Gerçi Kılıçdaroğlu seçim öncesi ipucu vermişti. Atatürk havalimanı için Atatürk olsaydı ne yapardı” diyerek Atatürk’ü, ismini de kullanarak meşrulaştırmaya çalıştığı ortak sinsi planlarını halka vaat diye açıklamıştı.

Ne demişti Kılıçdaroğlu, hatırlayalım; "Atatürk Havalimanı'nı havacılık ve uzay çalışmalarının merkezi haline getireceğiz. Burası havacılık ve uzay sanayimizin dinamosu olacak. Peki bunu kimlerle yapacağız? Amerika'daki Siera Nevada şirketinin sahipleri Eren Özmen ve Fatih Özmen'le yapacağız. Kendilerini davet ettim; kendi uzay mekiklerimizi geliştireceğiz."

Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği şirketin sahibi karı koca Özmen ailesinin CIA’yla çalıştığını da biliyorsunuz, haberleri çıktı kamuoyunda.

Kılıçdaroğlu'nun, beraber çalışacağız dediği Siera Nevada şirketi, CIA’ye elektronik istihbarat, Gözetleme ve Keşif hizmetleri veriyor. Ayrıca bu şirkete ait N3097 imalat numaralı Dornier tipi özel bir uçağının Libya ve Suriye’de ABD Özel Kuvvetler çalışanlarını taşıdığı görüntüler daha önce kamuoyuna yansımıştı. Yani Kılıçdaroğlu’nun “davet ettim” dediği ekip CIA!..

Dolayısıyla, ABD’nin bölge ülkelerine yönelik operasyonel üs olarak kullandığı İncirlik Üssü’nün yanısıra, İstanbul’u büyük üs olarak kullanacağı bir imkan istiyordu ki olmadı, şükür. Belirttiğim gibi Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin sözde menfaatine diye açıkladığı vaat, aslında Amerikalılara kendilerini destekleme karşılığında bir jest olarak düşünebilirsiniz.

Düşünsenize geçmiş yıllarda israil gibi terörist bir oluşumun işgal ettiği Filistin topraklarında ürettiği İHA’ları alamamış, ABD’nin F-35 savaş uçağı için türlü engellere maruz kalan bir Türkiye gerçeği var ortada. Ve üstelik böyle bir zamanda Selçuk Bayraktar gibi bir dahinin ürettiği İHA, SİHA ve insansız savaş uçağı Kızılelma ve dahasının üretileceği yerli imkanların başarısı dururken.. Sen kalk, bu kazanımları yok sayıp Amerikanlılaşmış bir Türk üzerinden CIA’yı getirip Atatürk havalimanını teslim et! Düşüncesi bile başlı başına bu ülkeye büyük bir ihanet sayılır.

ABD'li siyaset yorumcu S.L. Kanthan, bakın ne diyor; "Bu seçimin kaybedeni Kılıçdaroğlu değil, ABD ve CIA oldu. CIA Türkiye'de 2016 yılında bir darbe denemişti." Kanthan açıklamasının devamında CIA’nın Ulusal Demokrasi Vakfı gibi paravan örgütleri olduğunu ve bu örgütler üzerinden Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyada desteklendiğini belirterek ABD’nin Türkiye'ye karşı son iki yıldır ekonomik savaş yürüttüğünü ifade etti. Bu yorumları Kanthan’ın katıldığı bir tv’den izleyince bir kez daha Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybetmesiyle türkiye’nin 15 temmuz darbesi gibi büyük bir badire atlattığının idrakine vardım.

Gelelim Siyonist rejimin neden bayram edeceğine.. 1948’de ilan edilen Siyonist rejimin üzerinden 75 yıl geçmiş ve bu süre zarfında yaptıkları katliamlar, sürgün politikası ve Yahudileştirme çalışmalarında Filistin topraklarının yüzde 85’ini gasp etmiş bulunmaktalar. Nasıl ki Siyonizmin fikir babası Theodor Herzl'in 1897'de I. Siyonist Kongrede “Ben Basel'de İsrail Devletini kurdum. En geç 50 yıl içinde bu gerçek olacak” demesinden 50 yıl sonra ilan edilmiş ise.. Bugünkü Siyonist rejim yönetimi de yaptıkları katliam ve insanlık dışı uygulamalarla Filistinlileri bu topraklardan tümüyle çıkarıp Filistin’i “Büyük İsrail devleti”nin merkezi yaparak “Nil'den Fırat'a kadar olan toprakların” işgali için harekete geçmenin hesapları içerisindeler.

İşte 7’li ittifakın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun kazanması, Siyonist rejimi bu hedeflerine yakınlaştıracak büyük bir adım sayılacaktı. Tabi bu plan birkaç aşamalı ve de çetrefilli. Sadece şu kadarını anlatayım;

Amerika’nın Türkiye’nin hemen sınırından başlamak suretiyle bir ülkeye yetecek derecede silah ve askeri teçhizatla donattığı YPG/PKK’ye milyar dolar lojistik sağlaması, ölmeyi iyi bilen kandırılmış o Kürtlerin kaşı gözüne hayran kaldığından değil herhalde. ABD bölgede en büyük müttefiki Türkiye’yi kaybetmeyi bile göze aldığı bu proje, Siyonist lobilerin yönettiği işgalci israil’in Filistin’den sonra açılacağı “Büyük İsrail Devleti”nin Nil’den Fırat’a kadar olan toprakları işgal etmeyi düşlediği plan çerçevesinde işletilecek.

Suriye’nin kuzeyi, Irak’ın kuzeyi, Türkiye’nin güney ve doğu illeri, haçlı siyonistin merceği altında. Kırk yıldan fazla bir zamandır Pkk’nin özellikle Güneydoğu illerinde terör estirmesinin sebebi nedir; siz onların gerçekten Kürt halkının haklarını savunduğunu mu zannediyorsunuz? 2014’te 6-8 Ekim olaylarından bir süre önce ABD’nin Adana konsolosu Espinoza’nın bölge illerinde HDP/Pkk ve yakın STK’larıyla gizli görüşmeleri ve sonrasında kalkışmanın ne anlama geldiğini araştırın ve düşünün.

Olaylar sonrası basına da sızan istihbarat bilgilerine göre 6-8 Ekim olaylarının Pkk’nin bir isyan hareketinin provası olduğu belirtiliyordu. FETÖ marifetiyle polisin sokaklardan çektirildiği saldırılarda Pkk’nin hedefi, bölgede tek engel olarak gördüğü HÜDA PAR’dı. Kurban eti dağıtan HÜDA PAR’lı gençlerden Yasin Börü ve birçok arkadaşı saldırılarda vahşice şehid edildiler.

Şimdi anladınız mı bu seçim sürecinde HÜDA PAR’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteğini açıklar açıklamaz başlayan yalan, iftira ve kirli algı operasyonlarının neden yapıldığını…

6-8 Ekim sürecinin fitilini ateşleyen, şimdilerde Edirne Cezaevinden Kılıçdaroğlu’nun kazanması için büyük kampanya yürüten Selahattin Demirtaş, özellikle çözüm sürecinin sürdüğü dönemde sık sık ABD ziyareti yapıyordu. O da Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesi seçim konulu sekiz saat kaybolduğu Amerika’ya sık ziyaretlerinde kimlerle gizli görüşmeler gerçekleştirdiğini varın siz tahmin edin.

Diğer yandan Pkk’nin Kandil ayağının sürekli ABD destekli hareket ettiğine dair bilgi ve haberler ve son kertede CHP’ye açıktan destek verilmesi, tüm bunların ortak noktasının ABD kaynaklı olduklarını açık seçik ortaya koyuyor.

Bir de FETÖ ayağı var ki giriştiği 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının arkasında ABD vardı. O Fetö ki; süreç içerisinde CHP’nin ve özellikle Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasını yürüterek, Akşener’i kalktığı ‘Kumar Masası’na oturtan, İnce’yi kaset kumpasıyla adaylıktan çektiren kirli bir aktör oldu. Bu Fetöcülerin çoğu, Kılıçdaroğlu’nun kazanacağına o kadar inanmışlardı ki dönüş bileti kesenler bile vardı. 

Kılıçdaroğlu kazansaydı ne mi olurdu? Bu ülke insanları için yapılan hizmetin durdurulduğu, varolan kazanımların çalınıp çırpıldığı, ülkenin Amerika’nın müstemlekesi olduğu bir kaosa doğru sürüklenirdi.

Ancak Allah (cc) zalimlere fırsat vermedi. Türkiye’ye göz diken emperyal güçlerin destek verdiği yerli taşeronları başaramadı.