• DOLAR 34.649
  • EURO 36.384
  • ALTIN 2932.005
  • ...

Cumhurbaşkanı adaylarının belirlenmesi sonrası şimdi de partilerin milletvekilleri listelerini YSK’ya en geç yarın (9 Nisan Pazar) saat 17.00’ye kadar teslim etmeleri gerekiyor. 

Ancak kaç gündür 7’li ittifakta bulunan neredeyse her bir partide liste savaşları veriliyor. Bir yıldan fazla bir zamandır cumhurbaşkanı adayını, herkesler sürpriz beklerken Kılıçdaroğlu’nun kendini dayatmalı seçtirdiğini, Akşener’in masayı kısa süreli terk etmesi ve tekrar geri getirtilmesi sonrası öğrenmiştik.

Kendi listelerinden seçime girmesi düşünülen İyi Parti’nin bundan birkaç gün önce 14 Mayıs seçimleri için yaptığı temayül yoklamasında yumrukların konuşması ve sandalyelerin havada uçuşmasıyla liste savaşlarının startı verildi.

Geçmişte, Akşener'in FETÖ desteğiyle bu göreve geldiğini söyleyen ancak şimdi aynı partide olan Koray Aydın'ın ekibinin genel merkezi aradığı ve 'Optik okuyucu işinden vazgeçin yoksa kan çıkacak' ifadeleri, bu çıkar savaşlarının kirli yüzünü anlamamız için yeterli sanırım.

Akşener’in masayı terk ettiği günlerde 6’lı masa için sarf ettiği ‘Kumar masası, noter masası’ tespiti ise aslında tam da bu günlerde yerini buluyor.

7’li ittifakın Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde Kılıçdaroğlu’nun olması durumunda diğer ortakların da her birinin Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevi, partilerine bir bakanlık ve de mecliste grup kurabilecekleri 20 milletvekili konuşuluyordu. Parti başkanlarının hızlarını alamayarak arada ittifak ruhuna aykırı söylemlerine rağmen aralarından su sızmıyordu.

Ancak şimdi seçimlere az bir zaman kala CHP’nin ittifak ortaklarından Deva ve Gelecek partisine her birine üçer milletvekili teklif ettiği iddia ediliyor. Deva 20 milletvekilliğinde ısrarlı. Gelecek partisinin de 20 olmasa da yakın bir rakamın kendilerine verilmesi için CHP’yi zorladığı ancak cumhurbaşkanlığı adaylığını kesinleştiren Kılıçdaroğlu’nun geri adım atmadığı belirtiliyor.

Bu iki partinin bu saatten sonra ittifaktan ayrılmaları durumunda seçim barajını takılma endişesiyle ne yapacaklarını bilemez durumda olduklarını anlayabiliyoruz. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misali. Yani Akşener’in daha önce belirttiği gibi tam bir kumar masası. Kalksan olmuyor, oturmaya devam etsen bitiriyorlar seni. Buradan çıkarılacak çok ders var da; yol yürüdüğün kişileri iyi seçmeli, beraber yol yürüdüklerini yarı yolda bırakmamalı insan…

Diğer yandan CHP teşkilatı diken üstünde. Bir yandan ittifak yaparak iktidara gelme hevesi güderken öbür yanda ittifak ortaklarının CHP listelerinden gösterilecek olmasının parti kontenjanından listelere girmek isteyen CHP’lileri genel merkezlerine karşı konumlandırmış durumda. Deva, Gelecek, Saadet ve DP’in CHP listelerinden seçime girecekleri kesin gibi. Ama kavgasız gürültüsüz olacağını söylemek imkansız.

CHP’de kapalı kapılar ardında verilen liste savaşları zaten sürüyor da basın-medyaya ne zaman düşeceğini merak ediyorum.  Partiden istifaların, kopuşların yaşanacağını veya bu duruma kızıp Memleket Partisi’ne gidecekleri tahmin etmek zor değil. Çünkü CHP zihniyetinin paylaşmaya, fedakarlık yapmaya, hizmet etmeye ve dava boyutunda olaya bakma gibi bir fonksiyonları pek yok.

Bir de 7’li ittifakın Kandil ayağı var ki; daha üstten, Kandil dağından baktıkları için genel manzarayı daha iyi görüyor olmalılar. Pkk’li başlardan Mustafa Karasu, diğer ortaklarına çağrıda bulunarak seçimlere ortak listeyle girin yoksa hep beraber kaybederiz diye uyarıyor. 7’li ittifak Ortakları tanımlamama kızabilir ama ne yapalım adam sizi ortak görüyor. Siz ortakların cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu olduğuna göre ortaksınız. Çünkü HDP de Kılıçdaroğlu’na tam destek veriyor.

Kandil’in söylemleri bağlamında HDP, CHP ittifakını karşılıksız destekleyeceği yönünde bir irade ortaya koymuş durumda. Amaçları Erdoğan gitsin de sonrasına bakarız modu. Şimdi olmasa da, faraza kazanmaları durumunda HDP’nin de talepleri çok elbette. Şimdilik dillendirdikleri; yönetimsel bazı politikaların icrası yönünde. Pkk’ye yönelik hava saldırılarının durdurulması. Ailenin altına dinamit olan İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar geri getirilmesi. Suriye’deki YPG yapılanmasına yönelik saldırıların durdurulması ve hatta ilişkilerin geliştirilmesi gibi talepleri zorlayacakları anlaşılıyor.

Sonuç itibariyle; Kendi aralarındaki anlaşmayı çıkarlarla ayakta tutabilen 7’li ittifakın menfaate dayalı yönetim modelinden bu halka bir hizmet çıkmaz. Daha kazanamamışken birbirlerini idare edemez durumdayken, Allah muhafaza kazansalar koltuk paylaşma kavgasından ülkeyi yönetemeyecekler ve millet perişan olacak. Bu necip milletin dini İslam’la kavgalı, kültürüyle uyuşmayanlar kaybetmeye mahkûm olmalı.