• DOLAR 34.677
  • EURO 36.427
  • ALTIN 2932.49
  • ...

Altılı masanın müdavimleri ne yapmaya çalışıyor anlayan var mı? 12. Toplantının ertesi günü açıklama yapan Meral Akşener, "Altılı Masa, Noter Masası’na dönüşmüştür. Ne bir kumar masasında ne bir noter masasında olmayacağız.” diyerek masadan kızgınlıkla ayrıldı. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a çağrıda bulundu. İmamoğlu ve Yavaş, durumu akıl hocalarına danıştı, beraber hesap kitap yaptılar, baktılar ki; masa dağılıyor ve Akşener’i tercih edip aday olurlarsa belediye başkanlığından istifa edecekler, kazanmazlarsa Cumhurbaşkanlığı da olmayacak. Yani ‘Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak’ için masayı toplamaya karar verip Kılıçdaroğlu’na biat etti(rildi)ler.
Araya hafta sonu girdi, masa beşli olarak toplantısına devam ederken tartışma programlarında her alana dair konuşan Prof. Dr. Ersan Şen, ‘talep edilmesi halinde Cumhurbaşkanı adayı olabilirim’ dedi. Bunun üzerine Akşener’den kendisine telefon geldiğini, eğer ciddiyse görüşebileceklerini açıkladı. Ancak Akşener, iki CHP’li belediye başkanın görünürlüğünün ötesinde bir iradenin kendisini masaya döndürmesiyle Ersan Şen’i ekti. Şen, arada unutuldu bile.
6 Mart pazartesi günü Altılı masanın toplantısı sürerken TV canlı yayınları eşliğinde dikkat çeken bir gelişme oldu. Saadet’in parti binasına Atatürk posteri asıldı, dışarıda bekleyen CHP’liler "Yaşa Mustafa Kemal Paşa" sloganları attı. Dahası, “Türkiye laiktir laik kalacak” gibi Kemalist sloganlar attıklarını gösteren videoları da görünce gayriihtiyari ağzımdan şu cümle döküldü ve sosyal medyadan da yazdım; Saadet, Saadet değildir artık… Görüntüleri tekrar tekrar izledim, içim sızladı. “Haksız bir davada zirve olmaktansa, hak davada zerre olmayı tercih ederiz.” diyen rahmetli Erbakan hocanın sözü geldi aklıma.
Bu görüntüler, Milli görüş davasına dava bazlı gönül verenleri derinden yaralamıştır. 28 Şubat döneminde başbakanlık koltuğuna oturan Erbakan hocaya dünyayı dar eden İslam düşmanı zihniyetle iktidar olma hayalleri kuranların geldiği noktayı yine rahmetli Erbakan hocanın geçmişte bir vesileyle sarf ettiği bir cümlesiyle uyarmak isterim. ”Akıl; imanın ve İslam’ın emrinde en büyük nimet, nefsin ve şeytanın elinde ise, sebebi felâkettir.”
Rahmetli Erbakan hocanın ilmek ilmek işlediği Milli Görüş Hareketinin getirildiği nokta maalesef bu. Saadet Partisine gönül vermiş insanların da ruh halinin iyi olmadığını, yıllarca mücadele edilen zihniyetle kol kola getirilmekten hiç de hoşnut olmadıklarını tahmin edebiliyorum.
Bu sonuç, Saadet’te kalan son gönül eri, dava sahiplerini de yavaş yavaş partiden uzaklaştıracaktır. Tersine makam mevki, şan şöhret isteyenleri partiye çekecektir. Tüm bu sonuca bakarak Sayın Karamollaoğlu ve Saadet partisinin üst düzey yöneticilerine sormak isterdim; ‘Değer miydi?’ kendilerine göre bir cevap verirlerdi elbette. Ama değmez tabi… Rahmetli ne diyordu; ”Kırk çürük yumurta bir tane sağlam yumurta etmez.” Başka söze ne hacet…
13. Cumhurbaşkanı adayını 13. Toplantıya denk getirerek anlaşan Millet İttifakı, bir yılı aşan bir sürenin sonunda sürpriz olmayan bir ismi, yani bildiğimiz Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday seçti. Mekan Saadet Partisi Genel Merkezi, duyuran Temel Karamollaoğlu oldu. Ağzı kulaklarına varan Kılıçdaroğlu, 12 madde açıkladı. Neredeyse tüm maddeler koltuk, makam, alan paylaşımı oldu. Milletin derdine çare, ülkenin menfaatine icraatlar, Türkiye’nin küresel güce kavuşması için uygulanabilir bir yol haritaları yok maalesef.
Kılıçdaroğlu için en yerinde tanımlamayı onu en iyi bilen, tanıyan Memleket Partisi lideri Muharrem İnce, geçmişte yapmıştı. İnce, Kılıçdaroğlu için, “Sen 14 parti bir araya geldik diyorsun, (yüzde)38 aldık diyorsun, yenmiş seni, her seçimde yenmiş seni.. Çıkmışsın yenmiş, çıkmışsın yenmiş, yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş…” tespitinde bulunmuştu. E tabi, ‘Yenilen pehlivan güreşe doymazmış’ atasözü daha bir anlam kazanıyor yine…
Gelelim mutabakat metnine ekledikleri masanın tüm üyelerine cumhurbaşkanı yardımcılığı dağıtmalarına. Yetmemiş İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarına da cumhurbaşkanlığı yardımcılığı vereceklermiş. Yani şimdilik 7 cumhurbaşkanı yardımcısı olacak. Tabi kazanmaları halinde. Ancak onlar kazanmamız halinde demiyor, zaten kazanacaklarının hayallerine o kadar kaptırmışlar ki kendilerini, bunun için nelerden nelerden vazgeçmişler, nelerin kavgasını veriyorlar, bilirsiniz… ‘Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz...’
Altılı masanın tüm bu curcunalarını izlerken aynı zamanda gözümüz kulağımız ve elimiz deprem bölgesinde. İyilik elçisi yardım kuruluşlarının gece gündüz çalışarak depremzedelerin ihtiyaçlarını karşılamaları takdire şayan. Aynı zamanda ilk günden bugüne depremzedeleri yalnız bırakmayan ve ilk günlerde kendisine siyaseti soran gazetecilere, “Bize seçimi de seçimden bahseden partileri de sormayın! Gün yaraları sarma günüdür” diyerek ilkeli bir duruş sergileyen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve teşkilatına da yürekten teşekkür ediyorum.
Millet ittifakı bileşenlerinin 50 bine yakın insanın can verdiği depremi unutup seçimlere odaklanmış hallerini millet görüyor. Adayları Kılıçdaroğlu’nun, depremin ilk haftasında deprem illerinde kirli bir siyasete imza atan açıklamaları da unutuldu sanılmasın. Son kertede adeta şölenle aday, belirleme, koltuk kapmaca yarışı da depremlerden etkilenen 11 ilde yaşayan 13,5 milyon insanın hafızalarından silinmiş değil.
Erzurumlu İbrâhim Hakkı hazretlerinin şu güzel dizesiyle bitirelim; “Mevlâ görelim neyler, Neylerse, güzel eyler..."