Depremin unutturmayacakları...
Türkiye son yüzyılın en büyük felaketini yaşıyor. Kahramanmaraş merkezli 7.8 ve 7.7’lik ve Hatay merkezli 6,4 ve 5,8 depremler 11 ilde büyük yıkımlara neden olup şu ana kadar 44 bin 218 insanın can vermesine neden oldu. Depremi yaşayanların o geceyi kelimelerle ortak ifadesi; ‘Küçük kıyameti yaşadık’ şeklindeydi. Depremin üzerinden 20 gün geçti ancak büyük artçı sarsıntılar hâlâ korkutuyor. Farklı fay hatlarının devreye girebileceği ve yeni bir deprem olabileceği varsayımını akıldan hiç çıkarmamak ve bu düşünceyle tedbirleri almak gerekir. Enkaz kaldırma çalışmaları ise son sürat devam ediyor. İnşallah hayatını kaybedenlerin sayısı artmaz ancak, acı gerçeklere de hazır olmamız gerek.
Depremin ilk saatlerinde AFAD merkezinde açıklama yapan İçişleri bakanı Süleyman Soylu, yaşananların 4. Seviye alarm durumu ilanı olduğunu açıkladı. İlk andan itibaren gerek AFAD, UMKE, Kızılay gibi resmi kuruluşların yanı sıra özellikle de İslami vakıfların hem arama kurtarma hem de yardım faaliyetlerini başlatarak tüm deprem illerinde hizmet vermeleri takdire şayan bir durum oldu. İlk günden bugüne depremzedelerin çadır, konteynır, battaniye, soba, yakacak, giyecek ve her gün milyonlarca insana üç öğün yemek yapmaları ve halen devam ettiriyor olmaları, alkışlanacak büyük bir iyilik hareketi olarak tarihe geçecektir.
Tüm Türkiye halkının büyük bir özveriyle deprem bölgelerine giysi, battaniye çadır ve para yardımında bulunmaları, gerçekten halkın, inancının gereğini yerine getirerek Müslüman kimliğini ortaya koyması bakımından önemli bir sınav oldu. Dünya ülkelerinden de önemli yardımlar geldi ve gelmeye devam ediyor. Katar’ın belki de en büyük paya sahip olduğu Müslüman ülkeler ve halklarının yardımları depremzedelere merhem olup yaralarını bir nebze olsun sarmaya yetti. Batılı ülkeler de ilk andan itibaren harekete geçtiler ancak onların parasal yardımdan ziyade arama kurtarma ekiplerini göndererek üzerlerine düşen görevi nispeten yerine getirmeleri, önemli.
En dikkat çeken ülkeler ise Yunanistan ve Ermenistan’ın arama kurtarma ekibi göndermiş olmasıydı. En anlamlı yardım ise gerek onlarca tır gıda, çadır ve giyecek yardımıyla, gerekse de arama kurtarma ekibiyle destek veren Irak Kürdistan Yönetimi oldu.
Yardım faaliyetleri arasında işkillenilen bir durumu ise es geçmemek gerek. Siyonist işgal rejiminin arama kurtarma ekibi göndermesi en çok dikkat çeken durumlar arasındaydı. Bazı haber kanalları ise siyonist ekibin dronla arama kurtarma yaptıklarını günlerce ballandıra ballandıra sunarken, izleyenlerin, ‘siyonistlerin insanlığa fayda sağladığı nerede görülmüş’ düşüncesiyle tepkilerini dile getirdiklerine eminim. Bu şekilde düşünenleri haklı çıkaracak siyonist hinliği ise birkaç gün geçmeden ortaya çıktı. Türkiye’ye gelen bu siyonist ekipten bir binbaşı Antakya’da bir Sinagog’dan parşömenleri çalarak işgal altında tutulan topraklara götürmesi, siyonist çetenin iyilik olsun diye Türkiye’ye gelmediğini açıklıyor sanıyorum. Diyeceksiniz ki; “Günlerce haberlerini izlediklerimize ’Bunlar gönüllü STK’lar’ diyorlardı.” Evet, öyle denilmesini istemişlerdi ancak hepsi eli silah tutan ve Filistinlileri öldüren veya öldürmeye müsait askerlerdi onlar maalesef.
Gelelim içerideki düşmanca davranan parti ve kişiliklere… Öyle bir deprem ki dünya tarihinde az rastlanan ve 500 atom bombası şiddetinde.. Öyle bir deprem ki; Kahramanmaraş merkezli iki deprem ancak 11 ilde bir anda on binlerce binayı yıkan ve on binlerin can verdiği ve hala bile enkazlar altında canların olduğu deprem.. Böylesi bir depremin ikinci gününden itibaren yaptığı açıklamalarla depremde can verenleri konuşması ve kurtulanların yanında olduğunu hissettirecek açıklama ve ziyaretler yapması beklenen Kılıçdaroğlu, maalesef böylesi acı bir ortamda dahi siyaset konuşarak ve ilerleyen günler içerisinde seçimlerin ertelenmemesi mücadelesi vereceğini belirterek nasıl bir çirkin iş yaptığını ortaya koydu.
Sosyal medyadan yaptığı, “Kapanan Hatay Havalimanı'nı onarıyoruz. Gelsinler tutuklasınlar.”, “Arkadaşlarım limana müdahale ediyor. Gelsinler tutuklasınlar.” ve “Binlerce TIR yardımla halkımızın yanındayız. Gelsinler tutuklasınlar.” gibi provokatif paylaşımlar yapan Kılıçdaroğlu, böyle bir acı günde bile kaosa, çatışmaya zemin hazırlayan fitne fitilinin ateşini tutuşturmaya yönelik bir çaba içerinde olduğunu ortaya koydu.
Ancak böylesi acı günlerde olması gereken neyse öyle davranan parti ve kişilikler de elbette vardı. Bunlardan biri de HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu idi. Depremin ilk anından itibaren tüm teşkilatını harekete geçirerek 11 ile yönlendiren ve kendi de bu illeri tek tek gezerek halkın yanında olan, sorunlarını dinleyip halletmeye çalışan bir lider olarak duyuldu, görüldü ve kameralara yansıdı. Kendisine siyaset soran gazetecilere “Bize seçimi de seçimden söz eden partileri de sormayın. Biz şu anda yaraların nasıl sarılacağına ilişkin herkes elinden gelen katkıyı ve çabayı ortaya koymalı diye düşünüyoruz. Bizim gündemimizde şu an bu var; bu yaraları bir an önce saralım.” diyen ve halen bile deprem bölgelerinde mesai harcayan HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu’nu ve tüm teşkilatını gönülden tebrik ediyorum.