Harekâta Dair Genel Bir Değerlendirme
Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik başlattığı harekât onuncu günü geride bırakırken sahada değişen denklem, tehditkâr siyasi söylemler ve de tüm medya argümanları üzerinden yapılan dezenformasyonlarla birlikte çatışmalar da hız kesmiyor. Savaşın tüm taraflarının ajandasında uygulamaya hazır planlar duruyor. Kimi hemen uyguluyor, kimi de yapacağı hamlenin zamanını bekliyor. Tıpkı Türkiye’nin başlattığı harekâtla çekilen ABD’nin yerini Baas rejimi ve Rusya’nın doldurduğu gibi.
Başta muhalif gibi durup Baas rejimiyle savaşmayan ve sürekli alan kazanma çabası ortaya koyan ve bu uğurda birlikte yola çıktıkları Suriyeli muhaliflerle de çatışan bukalemun yapılı örgüt, İslam’a ve değerlerine düşman bir yapı. PYD/Pkk, kirli emelleri uğruna kendi ırkından insanları bile gözünü kırpmadan katledebilen seküler zihniyetiyle ABD ve batılı ülkelerin dikkatini çekmişti. Mazlum Kürd halkının haklarını savunma bahanesiyle Kürd halkını ve çocuklarını katledecek kadar batılı şer güçlere payanda olan PYD/Pkk’nin sosyalist, Marksist seküler bir zihniyetle emperyalist emellere hizmet eden zıtlıkla alçalmakta sınır tanımayan bu örgütten ne beklenir ki…
Kaçırdıkları, ailelerinden zorla koparıp silahaltına alarak emperyalist güçler için savaştırıp ölmelerine sebep oldukları on binlerle ifade edilen gençlerin anne-babaları, Kürd halkı Müslümandır ve Pkk/PYD’nin komünist, Marksist, seküler zihniyetli bir yaşamı reddediyor. Kandırılan ve kaçırılan ve çocuklarını Pkk’nin siyasi kolu HDP’nin Diyarbakır il başkanlığı önünde oturma eylemi yaparak bekleyen ailelerin ortak söylemi; Pkk ve bileşenlerinin, bu halk ve memleket için mücadele vermedikleri, İslam’a ve değerlerine düşmanlık yaptıkları ve emperyal devletlerin topraklarımızdaki temsilcileri oldukları gerçeğini haykırıyorlar.
On binden fazla tırla silah ve lojistik destek sağlayan Amerika’nın uzunca bir süre Türkiye’yi oyalaması ve Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna girmesiyle çekilmesi boşuna değil elbette. Suriye’de yüz binlerce insanın ölümüne neden olan savaşı daha da uzatma hevesinin kursağında kalmasıyla PYD/Pkk’yi palazlandıran ve güdümünde tuttuğu bu kirli yapıya özellikle Kürd halkı diyen Amerika’nın B planı ise bir Türk-Kürd savaşı çıkarmaktı muhtemelen. Ancak bir haftadır devam eden çatışmaların planlandığı gibi iki kadim halkı karşı karşıya getirmediğini gören Amerika’nın bu kez Türkiye’nin geri çekilmesini aksi takdirde asrın yaptırımlarını uygulayacağı tehdidiyle çizilen imajını düzeltme derdine düştü.
Türkiye’nin en başından bu yana istediği şeyler belli. Birincisi; Arap baharının kışa dönüştüğü Suriye’de yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olan Baas rejiminin düşmesiydi ki; bu gerçekleşmedi. Gerçekleşmemekle birlikte Baas rejiminden kaçan dört milyon Suriyeliye Türkiye ev sahipliği yapıyor.
İkincisi ise; Pkk’nin Suriye kolu PYD’ye Türkiye sınırı boyunca Amerika’nın desteği ile kuracağı devletçiğe izin vermemek. Türkiye ikinci seçeneği gerçekleştirmek için Amerika’nın uzunca bir süre oyalaması sonrası Fırat’ın doğusuna harekat başlattı. TSK, şu ana kadar Resulayn, Telabyad ve onlarca köyü Suriye Milli Ordusu ile birlikte ele geçirmiş durumda. Ancak ABD, AB ülkeleri ve Arap Birliği, Türkiye’nin harekatı sonlandırması için ardın sıra açıklamalarda bulunuyor, tehditler savuruyor.
Dünyada öyle ya da böyle çıkan çatışmaların insanlığa verdiği zararı tekraren anlatmaya gerek yok sanırım. Çatışan taraflarla birlikte en ağır zararı zayiatı hep siviller görür. Türkiye’nin de sivillerin güvenliği noktasında hiç olmadığı kadar hassas davranması gerekir. Ancak diğer yandan Türkiye’ye operasyonu durdurmasını isteyen ülkelere baktığımızda bunların derdinin insan hayatı, bölge halkları olmadığı, tamamıyla çıkarlarını koruma adına açıklamalarda bulundukları gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
Türkiye, başlattığı harekatla oluşturmak istediği güvenli bölgelere ülkede misafir tuttuğu, evlerinden, vatanlarından edilmiş üç milyon Suriyeliyi yerleştirme planı yapıyor. Daha önce Afrin, Cerablus ve Azez örnekliğini ortaya koyan Türkiye’nin olumlu bu tutumuyla birlikte olumsuzluğa iten ırkçı söylem ve eylemler sergileyen kesimlerin de kimler olduğu malumdur. Topraklara toprak katma heveslisi bu kimi kesimlerin gönül birliğinden uzak, soy sop kutsayarak kendinden başka milletleri kabul etmeyen ırkçı yaklaşımlarının ise başarıya ulaşma şansı yoktur.
Geçmişte müttefikimiz dediği PYD/Pkk için, “Bizim için ölüyorlar” diyerek sahiplenen ABD Başkanı Trump’ın, ABD askerlerini Suriye’den çekme talimatı sonrası harekatla ilgili en son açıklamasında "Bu Türkiye ile Suriye arasındadır, benim sorunum değil." demesi, Amerika’nın yerküre üzerindeki çıkar amaçlı genel politikasını en net şekilde ifşa eden bir açıklamadır.
Suriye’de yüz binlerce insan hayatını kaybederken sessiz kalan ve bırakın müdahaleyi savaşın sürmesi için çabalayan ABD, AB ve yine batılı ülkelere payanda Arap Birliği liderlerinin şimdi mi akılları başlarına geldi de hak hukuk, insani yaklaşımlar sergiliyorlar diye sormak gerekmez mi?
Afganistan’da insanlar hemen her gün Amerikan füzelerinin hedefi oluyor! Bir asırdır Filistin’i işgal altında tutan siyonist rejimin her gün esir ettiği, sürgün ettiği, evlerini başlarına yıktığı katlettiği insanlara neden sessiz kalınıyor! Sahipsiz Arakanlı Müslümanların uğradığı vahşiliğe neden karşı durulmuyor! Yemen’de bir yanda savaş sürdürülürken diğer yanda çocukların açlıktan öldüğü acıya kör sağır olanlar mı Suriye halkını düşünüyor acaba! Batılı ülkeler ve peşinde sürükledikleri uşaklarının dertleri insanlık değil çıkarları ve koltuklarıdır.