Kudüs düşerse
İslam İşbirliği Teşkilatı`nın (İİT) geçmişindeki beceriksizliğine, yetersizliğine, kayıtsızlığına, ruhsuzluğuna, işlevsizliğine, hatta bazen işbirlikçiliğine dair bozuk siciline istinaden ve Sayın Cumhurbaşkanı`nın da büyük katkısıyla almış olduğu Kudüs kararı tarihidir ve devrimsel niteliktedir. Ancak kavramlaştırılan ve tehlikeli bulduğumuz “Doğu Kudüs” kararının kendisi zaten BM`nin, 1967 sınırlarını ifade eden kararının tashihi niteliğindedir. Ve zaten ABD`de “iki toplumlu Kudüs” ifadesiyle bu teklife kapı aralamış durumdadır.
Esasen ümmeti İİT`nin kararının niteliği değil, kararı alanların birlikteliği heyecanlandırmıştır ve tarihidir. Bu nedenle Ümmet ümit tazelemiştir. İnşallah arkasından hayal kırıklığı yaşatacak olumsuz bir süreç beklemez bizi.
Yeri gelmişken söyleyeyim. Kimi batı tandanslı(eğilimli) kafalar ümmetin bölgesel ve mahalli tepkilerini kategorize ederek “Arap sokağı”, “Türk mahallesi” gibi ayrıştırıcı ifadeler kullanıyor. Bu tanımlar yalandır iftiradır. Dünyanın her bir köşesinde zulme başkaldırıya dair verilmiş her bir ses, sıkılmış her bir yumruk ümmetin ortak sesi ve refleksidir. Ve bu ortaklığı zenginleştirmek hepimizin boynunun borcudur.
Kudüs düşerse İstanbul, Mekke, Kahire, Tahran, Bağdat, İslamabad vs. düşer diyenler yanılıyorlar ve meseleyi tersten okuyorlar. Kudüs zaten düşmüş. Ve esasen İstanbul, Kahire, Tahran, Bağdat, İslamabad düştüğü için Kudüs düşmüştür. Belki İstanbul ve Tahran umutları tazeliyorsa da nihai bir zafer için tüm başkentlerimizin tekrar bizim ve bizde olması lazım.
Kürdistan Nere?
Osman Baydemir mecliste “ben Kürdistan`dan gelen bir temsilci olarak…” dediği için meclis sıralarından büyük bir homurdanma geldi. Arkasından Meclis Başkan Vekili Ayşenur Bahçekapılı hem Osman Baydemir`in hem de halkın gözünün içine baka baka sordu: “Kürdistan nere?”. Yaşanan bu polemik akabinde Baydemir`e iki oturum Meclis`e katılmama ile bilmem kaç bin lira para cezası verildi.
Dokunulmazlığı olan bir vekil lisan-ı hal ile “Kürdistan nere” sorusuna verdiği cevaptan ceza aldıysa haydi bakalım varsa sizde cesaret siz cevap verin de göreyim sizi.
Artık ‘Kürdistan tüm Osmanlı kayıtlarında Kürt`lerin yaşadığı yerlere verilen isim` mi dersiniz? Yoksa ‘Türkiye`deki Kürt`lerin yaşadığı coğrafyanın adıdır` mı dersiniz? Ya da ‘dünyada bir kavmin yaşadığı yer o kavmin adıyla anılır` mı dersiniz. Ya da daha da yumuşatıp ‘dejenere ve asimile olmuş bazı vatandaşların ürettiği bir evhamın adıdır` da diyebilirsiniz. Yahut ‘biz hiç böyle bir yer duymadık` mı dersiniz? Belki de ‘way müptezel nerden çıkarmış böyle bir hezeyanı` da dersiniz. Hatta ‘kutuplarda yaşayan bir hayvanın adıdır` deme lüksünüz bile olabilir.
Ne derseniz deyin. Ama hadi bir cevap verin de görelim sizi. Ben korkuyorum bir şey düşünmeye. Ya lisan-ı kalbime bir itham yapılırsa; “sen aslında kalbinle şunu şunu… hissettin” derlerse ben ne derim maazallah. Nasıl kurtarırım yakamı bu günahtan!
Düne kadar herkes Kürdistan lafzını rahatlıkla kullanma özgürlüğüne sahipken, bu gün bir vekilin dillendirmesi cezalandırılıyorsa, vatandaşın OHAL`i ne kadar hissettiğini varın siz düşünün.
Şu günlerde Kürtler kendi dertlerini unutup Kudüs için ayağa kalkmışken; bütün dertlerine rağmen Türkiye`nin en büyük mitingine ev sahipliği yapmışken, iki karşıtın ‘Kürdistan` argümanı üzerinden bu duyarlılığı törpüleme çabası bir komplonun ortaklığı değil de nedir. Birilerine Kudüs ve Kürdistan`ı yarıştırma şansını vermeye ne hakkınız var.
Elbette 6-8 Ekim`de Kürdistan`ı içindekilerle birlikte canlı canlı yakma talimatı veren PKK/HDP cenahının “Kürdistan” lafzı üzerinden siyasi rant devşirmesi utanç vericidir.
Ancak “emperyal” bir misyona hizmet edenleri sıkıştıracaksanız onları büyütecek ve haklı kılacak bir argümanla değil, varsa Kürtlere ihanetleri, işbirlikçilikleri, din düşmanlıkları, yüzsüzlükleri üzerinden sıkıştırın. Onlara “Kürdistan” üzerinden yüklenmek en çok istedikleri şeydir. Zira bu iyi bir maske oluyor.
Ya Kürdistan lafzını duyunca cinnet geçirenler neyi maskelemiş oluyorlar.
Bir birini büyütme yarışı gibi…
Sahi Kürdistan nere?