• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Çok kazandık çok!

Çok yol aldık. Çok badire atlattık. Çok sermaye topladık. Çok düşman ürküttük. Çok ihanet savurduk. Çok bedel ödedik. Çok çocuk yitirdik.

Bir “asırlık” biriktirdik. Çok büyüdük çok. Gövdemiz çok büyüdü. Artık kimse bizi dövemiyor. Dövülecekse birisi onu da biz yapıyoruz. Bize kafa tutan kalmadı gibi.

Bu uzun serüvende yolda bulduğumuz her şeyi topladık. Hepsini aynı torbaya koyduk. Yol boyunca “liralar”, altınlar, gümüşler gördük ve topladık. Ama sahi mi sahtemi olduğuna hiç bakmadık. Kiminin sahte olabileceğine hiç aldırış bile etmedik.

Çok güçlendik çok!

Çok itibarımız, çok gücümüz oldu. Cüssemiz çok büyüdü. Mahallenin kabadayısından dayak yiye yiye büyüdük ve onu nakavt ettik. Mazlum mahallelinin gönlünü kazandık. Çok dua aldık. Artık mahallenin tek söz sahibi biz olduk.  

Ancak mahalleyi yavaş yavaş terk eder olduk. Ara sıra uğrar olduk. Güç, para, şöhret aramıza mesafe koymaya başladı. Mahallenin Bilgesi`nin uyarılarına rağmen en yakın “hizmet” erinden gördüğümüz ihanet bütün yakınlarımıza/mahalleliye yan gözle bakmamıza sebep oldu. Bu korku ile eski mahalle kabadayısının yaverleriyle ilişki geliştirmeye başladık. Ancak eski “kabadayı” yöntemlerle mahallelinin ıslah olacağına inandık. Oysa mahallenin yoksul ama gururlu iyi kalpli yoksulları “gece yarısı ihaneti”ni canları pahasına bertaraf etmişti.

Çok aldandık çok!

Yine de eski “kabadayı çete” mahalleye tek tek geri dönüyor. Kimi sakal uzatarak, kimi bıyık sarkıtarak, kimi siyah gözlüklerle, kimi de papyon takarak… Artık her sokak dönemecinde bunlardan birine rastlıyorsunuz. Sokağa çıkma cesareti yitirildi. Maazallah bir de birini karaladılar mı vay onun haline. Zorunlu olmadıkça mahalleli dışarı çıkmak istemiyor. Hele anca biraz itibar kazanmış mahallenin eski “çifte mahkumu”na ise gelen vuruyor giden vuruyor. Adam eski günlerine rahmet okuyor.

Çok günahımız var çok!

Gözlerinden ve sözlerinden tehlike “akan” bu iyi niyetli eski “adamlar”a emanet edilmiş gibi mahallenin asayişi. Meğer eski kabadayı ne de mutebermiş, ne de saygıdeğer ve fedakarmış. Eskiden de daha çok ta`zim edilmeye başlandı.  Ortada kabadayı yok ama “itibarının rüzgarı” etrafı kasıp kavurmaya başladı.

Evet mahalle mamur edildi. Bağ bahçe ıslah edildi. Görsellik çok iyi. Ama ondan yararlanabilene aşk olsun. Sanki başa dönülüyor gibi.

Çok hesapsız yaşadık çok!

 Cüssemizin büyüklüğüne karşı nasıl bir çürümüşlüğe müptela olduğumuzu kestirmek çok zor. Paramızın -pulumuzun ne kadarının sahte olduğuna bakan yok; sayan yok. Musluğun berrak mı kirli mi aktığına aldıran yok. Herkes “köşe dönemeçlerindeki” bu adamlardan ötürü “mutlu görünümlü”.  

Ciddi bir güreşe tutulacak olsak, mahallelinin yardımı olmaksızın nakavt olmak mukadder gibi. Azıcık ciddi bir muhasebe ile kazancımızın, birikmişimizin değersiz pul olduğunun; altın zan ettiğimizin önemli bir kısmının sarı teneke olduğunun anlaşılması ve can yakıcı yoksulluğun kaçınılmaz olacağı kuvvetle muhtemeldir.

Çok savrulduk çok!

Biz “ağırlıksız” yükseldikçe rüzgara karşı direncimiz zayıflıyor ve savrulma o oranda artıyor. Bir o kadar da yere inme fobimiz gelişiyor. Zira yukardan bakmak çok cazip.

Çok tehlike var çok!

Çulsuz, kimsesiz, güçsüz, çelimsiz ve zaptiyeler tarafından aranan bir mahkum olarak mahalleye tekrar sığınmak ta var bu işte. Böyle olmadan tekrar yere inmeli. Henüz onarılacak düzeydeki mahallelinin kırık kalbini tekrar onarmalı. Yere sağlam basmalı. Yoksul mahalleliyi etrafımıza toplamalı. Sahte “liraları” ayıklamalı. Hormonal büyümüş çürük cüssemizi “rejim” ile küçültmeli. Kanserli, urlu kısımları kesip atmalı. Altınları tek tek “sarrafa” ısırtıp sahteleri ayıklamalı. Sokakların “köşe” başlarını tutmuş güvenliğin teminiyle birlikte korku da salan eski kabadayının adamlarını bizim mahalleden kovmalı. Tabi bütün bunlar için bu maskeleri düşürecek “iyi niyetli mahalleli ekip” “başrolü” inandıracak/uyandıracak ciddi bir senaryo devreye sokmalı.

Hiç değilse bir defa “Yeşilçam" filmi mutlu sonla bitmeli. Yoksa sahneye konacak o kadar çok hazır “Erol Taş”  senaryosu var ki! Devreye bir sokulsa…