• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçen haftaki yazımı (21.08.2017 tarihli yazı) gelişen Türkiye-İran ilişkilerine ayırmış ve özetle iki ülkenin dostluk ve ittifakının bölge ve ümmet için önemine naçizane değinmiştim. Kardeş Hilal TV aynı gün sabah ‘Sözü esirgemeden” programında neredeyse 15 dakikasını bu yazıya ayırıp, yazıyı, yazarını ve gazetemizi eleştiri sınırlarının da ötesine geçerek aşağılamaya ayırdı.

                    Tabi öncelikle o gün ki yazıyı okumanızı ve “Sözü Esirgemeden” programının bizimle ilgili kısmını izlemenizi istirham ederim.

                    Yazımda Türkiye`nin de bazı stratejik hatalarına ve “emperyalist hegemonyanın” bu yanlışları yaptırmadaki maharetine değinmişim. Birlikteliği, beraberliği öne çıkarmışım. Dün “Şeriatçılar İran`a” diyenler bugün Şeriat`çılara “Kafir İran” dedirtiyorlar demişim. İran – Türkiye ittifakını bölge ve ümmet açısından önemine değinmişim.

                   Ancak bu TV`deki yorumcu kardeşimiz çok bilinen bir yöntem olan “cımbızlama” yöntemiyle seçtiği cümleler üzerinden beni, yazımı ve gazetemizi isim vererek olabildiğince aşağıladı.

                  “Gördüğüm en berbat yazı…, çocuklar güler…, sen bunları yazarsan benden bunları duyarsın…, sürrealist tespitler…” gibi oldukça  ağır hakaretlerde bulundu.

                 Tabi ben de onu dinlerken çocukça kıs kıs gülüyordum: Madem bu kadar basit ve gerçek dışı bir yazı, ne diye önemseyip programın 15-20 dakikasını ayırıyorsunuz.

                 Tabi ki ben de çok yanlış ve eksik şeyler yazmış olabilirim. Ancak benim bu kardeşimizden ve bu minvalde düşünenlerden anladığım şu: İran`ı “İslam, ümmet” parantezine alan her değerlendirme ihanettir hatta düşmanlıktır. Dolayısıyla bu parantezi kullanan herkes haindir ve düşmandır onlara göre. Zira bu kardeşimiz, programında Ortadoğu`daki bütün kötülüklerin anası olarak görüyor İran`ı. Hatta hızını alamayarak Emperyalizm`in bölgede bulunmasının tek müsebbibi olarak devrimden bu yana ki İran`dır diyor. Öncesinde bölgede emperyalizm yokmuş gibi… Hatta daha da ileri gidip deli Trump`un İran`ın başına neler getirebileceğini bile arzu eder bir eda ile söyledi. Örtük bir arzu ve davet gibi. Şuna inanıyorum ki yazıda geçen “İran” sözcüklerini “ABD” sözcüğü ile değiştirmiş olsaydım hiçbir tepki ile karşılaşmayacaktım.

               Elbette ki herkes gibi İran da kutsal değildir ve ona her şey söylenebilir, her türlü kötülükle anılabilir. Bu herkesin hakkı. Hatta İran zaman zaman bu eleştirileri hak edecek işler de yapmıyor değil. Bu ayrı bir mesele.  Ancak İran`ı mezhepsel ve siyasi gerekçelerle Ümmet-İslam parantezinin dışına çıkaran her değerlendirme hem akidevi bir problemdir,  hem de siyaseten sürrealist ve çözüm getirmeyen bir bakıştır. İslam hukuku kendi içindeki gayrimüslimleri bile hukuki bir perspektifle ümmetin bir unsuru olarak tutmaya ve korumaya çalışıyorken; bizlerin 500 milyon Şii dünyayı ne dün ne bugün ne de yarınlarda iflah olmaz bir ur gibi görmemiz asla sorunu çözmeyecektir. Şii dünyanın da içindeki bir kısım unsurlar maalesef Sünni dünyayı yukarıdaki gözlüklerle görüp değerlendiriyorlar. Bu iflah olmaz bakış karşılıklı olarak birbirini besleyip büyütüyor. Ve toplamda iki milyar Müslüman dünya bu “emparyalist kafayı” rahatlatıyor.

              Bizi bu düşüncemizden dolayı yerden yere vuran kardeşimize gelince şunu iyi bilsinler ki, Şii kardeşlerimizi bu kadar kucaklayan kardeşlik sevdamız o kadar büyüktür ki Sünni kardeşlerimize toprak olmayı emreder bize.

            O nedenle ben Hilal Tv`deki kardeşe hakkımı helal ediyor, daha merhametli yorumlar yapmasını Allah`tan diliyorum.

           Elbette bir Türkiyeli olarak Türkiye`nin tüm mezhebi ve etniksel unsurları içine alacak şekilde İslam aleminin hamiliğine soyunmasını can-ı gönülden isteriz. Ancak bugün itibariyle ne iç şartlar ne de dış şartlar bunu mümkün kılmamaktadır. Kaldı ki “Milli menfaatler” çerçevesini hiç aşamadığımız da aşikardır. Faraza bugün BM Suriye veya Irak`taki Türkmenlere bir statü veya devlet olma hakkı verseydi Türkiye bunu şiddetle red mi ederdi, yoksa destekler miydi? Bir Kürt olarak PKK Kürt devletini asla istemedim, istemem de. Ama milliyetçi-ırkçı iskeletine İslam eti giydirilmiş bir Türkiye`yi de içerden biri olarak dostça, kardeşçe eleştirme hakkım elbette olmalıdır.