• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Suriye operasyonu ikinci aşamasında.

Birinci aşama olabildiğince çok sayıda grup oluşturup birbiriyle çatıştırma ve olabildiğince büyük tahribatlar meydana getirme ve yine olabildiğince kontrollü bir şekilde uzatma üzerine inşa edilmişti.

Plan kusursuz işledi. Kimi “yazanlar” ve kimi “sazanlar” bu planın kusursuz uygulayıcısı oldular. Tahribatın maddi, psikolojik ve sosyolojik verileri bu yazının hacmine sığmaz.

Mezhepsel ve etnik ayrışmanın derinliği tahayyül bile edilemez. On yıllarca onarılmayacak çaptadır.

“Savaş” sürecinden sonra ikinci aşama olan “sınırları şekillendirme planı” devrede. Hem mezhepsel hem de etnik bölgeler iyiden iyiye ihtilaflarıyla birlikte şekillenmeye başladı. Bu ihtilaflar bilinçli elde tutulan “yedek sorunlar”. Bağımlılığı kalıcı hele getiriyor. “Hem nalına hem de mıhına” çalışma imkanı veriyor. Irak savaşı ve sonuçlarının bir kopyası yaşanıyor Suriye`de. Ancak ders alınmamış maalesef. Üçüncü aşamada ise birbirine düşman devletçikler resmen kurulacak.

Suriye`de fiili bir Kürd bölgesi, Esed`e ait Nusayri bölge ve sözde Sünni bir bölge ihdas edildi bile. Zaten bu “kuyruk ve yürek acısı”ndan sonra istense de bunları bir arada tutmak çok zor.

Bu bağlamda hem İslam coğrafyasının hem de Ortadoğu`nun kaşımaya müsait en uygun malzemesi Kürd`lerdir. Ve bu plan Kürd`ler üzerinden tıkır tıkır işliyor. Dört ülkeye dağıtılmış bu sorun bölgenin en stratejik ve etkin ülkeleri olan Türkiye İran ve Irak kendi içinde çözmediği sürece bu sorun bir süreliğine kabuk tutsa bile “bir tırnaklık” müdahale ile tekrar kanamaya aday bir yara olarak orta yerde kalacaktır/kalıyor.

Bu meselede kilit rol oynayabilecek Türkiye son zamanlarda bölgesel ittifaklar geliştirmekte soğuk davranıyor. Rusya`nın güvensiz tavrı, İran ile zımnen halen devam eden ve batılıların eliyle oluşturulan rekabet psikolojisinin devam etmesi bu tutuk pozisyonun gerekçelerinin başında geliyor. Özellikle içerde PKK ile mücadele, doksanlı yılların korkularıyla harmanlanmış durumda. “Osmanlı bakiyesi” tavan yaparken Osmanlı`nın Kürd ve Kürdistan dediği yerler için bu lafızları kullanmak neredeyse derdest edilmek için yeterli bir sebep haline geldi.

Dos(t) doğru söylemeli. Eğer kapalı kapılar ardından ve kamuoyuyla paylaşılmayan bir plan varsa bilmem; ama halihazırda Türkiye`nin güvenlikçi politikalar dışında bir Kürd planını/projesini bilen duyan var mı bilmem. Tersine Kürd meselesini bu kadar girift hale getiren ve büyüten dünün Ergenekoncuları(derin devlet) bu gün tekrar iş başına getiriliyor. Dengelerin pamuk ipliğine bağlı olduğu hissini veren ve ürküten bu uygulamalar sonucu bu adamların yine eski günlerine ve ittifaklarına özlem duymayacakları garantisini verebilen var mı? Toplumda hiçbir karşılığı olmayan bu marjinal grubun üç beş subayına mı muhtaç kalındı.

Suriye`de PYD`nin adını değiştirerek meşrulaştıran ABD, bir gece yarısı Suriye`nin bizdeki ikizine de bir isim bulup statü kazandırırsa kim ne diyebilir. Ya da % 51 %49 ile yer değiştirirse iddia ettiğiniz gibi “CHP-HDPKK-DHKCP-FETÖ” ittifakı işbaşına gelmiş olmayacak mı? Birikmiş on beş yıllık öfkelerini hangi yöntemlerle dindirirler bilen var mı?

Kimse la-yusel değildir. Susma ile de sorunlar yok olmuyor. Hatta büyüyor. Bir taraftan Kürd`lerle ilgili hiçbir kardeşlik projeniz olmayacak, öbür taraftan eloğlu dünyanın bir ucundan gelip evinizin içindekinin aklını ve gönlünü çelecek. Bir taraftan da sitem ve şikayette bulunup “Kürd`ler niye ele kanıyor” diye şikayet edeceksiniz. Eğer Kürd`lere bir hak verilecekse bu niye biz(Müslümanlar) olmayalım. Eğer bir statü tanınacak ise bu niye Türk, Arap, ve Fars kardeşlerinin eliyle olmasın? Olsun ki Kürd`ler batının hain emellerinin maşası olmak zorunda kalmasın. Bakın Avrupa bir günde Çek ve Slovakları ayırdı. Ve bu gün iki kardeş olarak hatta tek ülke gibi yaşıyorlar.

Behemehal Kürd sorunu batılıların ve İsrail`in elinden alınmalı. “Ağza çalınacak bir parmak bal” yöntemleriyle değil; gerçekçi ve kardeşane ve uygulanabilir projeler hayata geçirilmeli. Aksi halde bu mesele birilerinin eliyle bölünme getirmezse bile bir kırk yıl daha çatışma potansiyeli taşıma mesabededir.