• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Bir azmin yokluklar içinde “zenginliklere” yol alışının hikâyesi…

               Bir sevdanın sevgiliye kavuşma heyecanı…

               Bir damlanın toprakla buluşma telaşı…

               Toprağın su ile buluşma rayihası…

               Tohumun “hasedi” çatlatırcasına toprağı çatlatma anı…

               Ataletin mezara gömülüşünün resmi…

               Hira`da ki sesin yeniden yankılandığı bir vadi…

Okumayı O`ndan öğrendiğimiz Ümmi`nin yeniden okunması…

Her biri bulunduğu yalnızlıktan kopup ayaklanmış rengârenk çiçeklerin bir bahçede buluşma koşuşturması… Kiminin yürüye aksaya, kiminin koşarak, kiminin emekleyerek…

Bir “kutlu sevda”nın bir “kutlu kervan” ile yokluk ve çile dolu yolculuğunun “mutlu son” bitkinliği…

               *                        *                               *                                          *                                          *                                                      *

Gelin gündemi belirleyenler ile gündemi belirlenenleri bir tarafa bırakarak, geleceğimizi inşa eden günlük yaşantımızın sahici gündemine biraz bakalım. Malumunuz geçen hafta sonu 64`ü il olmak üzere toplam 218 ilçe ve köyde Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından ilk, orta, lise ve üstü olmak üzere dört kategoride gerçekleştirilen iki yüz bin kişinin katıldığı devasa bir siyer sınavı yapıldı.  Organizasyonu yapanların maddi imkânsızlıklarını çok iyi biliyorum. Kitaplar 3-5 liradan verilmiş.  Buna rağmen 28 umre, onlarca bilgisayar, bisiklet, tablet başta olmak üzere binlerce ödülün verileceği bir sınav yapılmış. Platform yetkilileri aylarca hummalı titiz, tetikte ve zahmetli bir çalışma yürütmüşler. Yüzlerce, belki binlerce gönüllü ile bu çalışmayı yürütmüşler: üç ayrı kitap basımı, dağıtımı, reklam, tanıtım, yüzlerce kayıt merkezi, kayıt kabul işlemleri, online başvuru sistemi, sınav merkezlerinin tespiti, yasal işlemlerin tamamlanması…

Üstelik bürokrasinin kimi yerlerde kişisel tutum geliştirerek işi zorlaştırması hatta izin vermemesi işin doğal mecrasında yürümesini engelleyen önemli bir ayak bağı olmuş.

Peki, bunca emek, bunca yoğunluk, bunca yorgunluk, bunca stres ne diye? Kim, niye, hiç üzerine vazife olmadığı halde bu işe koyulsun. Üstelik altı yıldır yapılıyor. Ve her yıl katlanarak kartopu gibi çığa dönme eğiliminde…

Elbette ki amaç toplumsaldır, gelecektir, inşadır, irşattır, ihyadır, ihlastır,  iflahtır…

Çocuklarımı sınava götürürken gerek sınav öncesi gerekse sınav sonrasında öğrencileri ve velilerini oldukça dikkatli gözlemledim. İmkânlar ölçüsünde konuşturdum. Her sosyal ve kültürel sınıftan katılımcı vardı. Hele teni güneşte esmerleşmiş doğu aksanıyla konuşan ve kendinden emin bir şekilde “abê ben hepsini yaptım. Üç defa okudum. Kazanıp anamı umreye götüreceğim” diyen köyden delikanlı bana ayrı bir heyecan kattı. Hem “mahkûmiyeti” hem de “mahcubiyeti” yıkmıştı çocuk. Kendi imkânlarımla çocuklarıma bu kadar kısa sürede ve bu derinlikte asla siyer öğretemeyecektim.

Elbette güzelliklerini çok daha uzun yazılarla yazabileceğimiz bu sınavın eksiklikleri de vardı. Platform yetkilileri gördüğümüz kadarıyla bu eleştirilere hem açıklar hem de istifade etmeye çalışıyorlar.

Teknik bazı düzenlemelere ihtiyaç duyulmasının yanında bizce özellikle seçilecek siyer kitapları, kategorilerine göre bilimsel, pedagojik ve akademik bir ruh ve ekiple hazırlanmalı. Bunca emeğin daha doğru bir amaca hizmet etmesi için bu kaçınılmazdır. Özellikle kuru bir tarih bilgisinden çok; hurafe denilebilecek “zayıf” anlatımlardan arınmış anlaşılır ve günlük hayatta yaşanılabilir bir “erdemler” kitabı olma özelliği taşımalı. Peygamberi tanıtmaktan çok sevdiren bir kitap…

Bir başka büyük eleştirimiz de; doğuda karda mahsur kalan bir keçiyi kurtarma “operasyonunu” allaya pullaya haber yapan başta Anadolu Ajansı olmak üzere İslami basına…

Bir “keçiyi” kurtarmak bu kadar önemliyken; toplumun yüz binlerce gencini Peygamber ile buluşturma organizasyonun haber değeri bile taşımıyor olması anlaşılır gibi değil. Bunca İslami camia ve İslami basınla yine sınıfta kaldık. Bu kafayla ne kadar yol alınır ki? Ümmete liderlik iddiasında olup en temel uzvunu yok saymak… Nerde kaldı başka bedenlere can vermek…