İran Düşsün mü?
HAMAS’sız bir Filistin direnişinden ve varlığından söz edilemez. İhvan’a öykünen, ümmetin övünedurduğu ve on aydır destansı direniş gösteren HAMAS’ın ellerindeki silahların tamamını İran vermiştir. Bunu HAMAS liderleri de Siyonistler de defaatle teyit etmişlerdir. Zaten "biz de Hamas'a silah veriyoruz" diyen başka bir ülke de yok.
İran’ın Sünni Hamas'a bunca desteğine rağmen biz Sünnilerin sabah akşam hakaretine uğramaktan kurtulamıyor. Arap Baharı adı altında yanlış strateji ile bütün birikimini Siyonist-Evanjelist “dizayn” ve “mizansen”e teslim eden biz Sünni dünya, Siyonizm’in karşısına maalesef askeri ve siyasi bir güç çıkaramadık. Mısır'da Şehid Mursi'nin iktidarını bile koruyamadık. Sünni Suud eliyle ve parasıyla devrildi. Altı Gün Savaşları dahil satılık ve hain Arap liderlerinin danışıklı savaşları neredeyse mukavemet gösterilmeden, İsrail'in işgali genişletmesine hizmet etmiştir. Filistin, Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan toprak kaybetmiştir.
İran İslam Devrimi'ne kadar Şii dünyanın Kudüs, Filistin gibi bir derdi ve gündemi de asla olmamıştır. İslam inkılabı ile birlikte başta Lübnan olmak üzere Şii nüfusun olduğu coğrafyalarda Siyonizm ve Batı karşıtlığı gelişmiştir. Buna rağmen Saddam üzerinden direk veya dolaylı İran’a mukavemet göstermeyen Müslüman ülke kalmamıştır. Yani daha devrim ikinci yılındayken ve bugün İran’a atfedilen iddiaların hiçbiri yokken İslam ülkeleri İran-Irak savaşında topyekûn, örtük veya açık Saddam’ı desteklemiştir. Buna rağmen Filistin meselesi İran'ın birinci gündemi ve meselesi olmaktan çıkmamış. Devrimle birlikte güçlenen Hizbullah İsrail’e tarihinin tek mağlubiyetini 2006'te tattırmış ve ilk defa Siyonizm işgal ettiği topraklardan geri çekilmiştir.
Aksa Tufanı’ndan bu yana kesintisiz bir çatışma ile yaklaşık 400 neferini şehid veren Hizbullah, onlarca Siyonist’i de etkisiz hale getirmiştir. Bize göre ise bu mizansen ve danışıklı dövüş… Silahını da lojistiğini de İran'dan alan Suriye, Irak ve Yemen'deki ABD karşıtı direniş hareketleri ve beraberinde getirdiği 40 yıllık ambargolar, İran'a on trilyonlarca dolara mal olmuştur. Dünyanın hiçbir ülkesi maliyeti on trilyon doları aşan bir ambargoya dayanamazdı.
Biz faizi düşürmenin bedelini ekonomik yıkımla ödedik daha birkaç zaman önce. Bakınız faiz yükseldi, topyekûn sustular sözüm ona “ekonomi dünyası”. Yahudi, Hristiyan ve İslam aleminin tamamına yakını İran'a içeride ve dışarıda operasyon üstüne operasyon çekiyor. Gezi benzeri onlarca kalkışma finanse ediliyor İran'da. Gezi’ye kızan “gezizekalılarımız” “İran'ın gezilerine” tam gaz destek veriyorlar.
Aylar sonra mahalle baskısı sonucu İsrail’le ticareti kısmen kestik. Petrolü halen bizim üzerimizden gidiyor. Çünkü İsrail lobileri içeride ve dışarıda çok güçlü. Hükümet mukavemet edemiyor. Nitekim mavi Marmara'da da çark ettik.
İçeride ve dışarıda en kıymetlilerini suikastlara kurban veren İran, Şehid Heniye'yi koruyamadı doğru. Ancak bundan bir dünya “ihanet” üreten kafaların çelişkileri, cehalet ve ahmaklık değilse ihanettir. Yemen, Suud kontrolünde olsaydı bugün Yemen’in Siyonizme karşı direnişi olur muydu sizce? Suriye batağını görmeyen ve önlemeyen Türkiye çok ağır bedel ödedi. O bataklıkta en az Sünniler kadar Şiiler de öldü. Suriye’yi üçe bölme hedefi halen ABD eliyle sürdürülüyor. PKK'ye devlet kurdurtmuş bile.
Keşke bütün bu parametreler ile uğraşan ve bedel ödeyen İran’ın dışında başka bir direniş olsaydı da İran’a burun kıvırsaydık.
Buna rağmen ya “finanse edilenler” ya da “aklı devşirilenler” üzerinde sahada müthiş bir İran düşmanlığı pompalanıyor. İsrail ise koltuğuna yaslanıp keyfini çıkarıyor. İran düşerse Türkiye de düşer. Elbette bu düşüş coğrafi değil siyasi olur.