Laiklerle Benzeşme Paranoyamız
Yaklaşık 80 yıldır laikler çok fena kandırıldı bu memlekette. “Muasır medeniyet seviyesi”ni ıskalamadılar bile. Onlar, bara gitmeyi, plajda karma ve üryan dolaşmayı, dini tahkir etmeyi, Batılılar gibi giyinip, yiyip içmeyi ilerleme olarak yutturdular. Öyle ya parkta Alman’dan ayırt edemez(diniz)siniz. “Boyaların döküldüğü” “gece” zamanını bilmem tabi. Hans’ın arabasına bindiğini, Fransız uçağıyla uçtuğunu gözlük ve çantasının İtalyan olduğunu, ayakkabısının İspanyol olduğunu övünerek anlatırdı. Elitler "Kabullenilmiş eziklik" psikolojisi ile avutuyorlardı onları.
Avutanlar da hayat standardı ve konforu yerinde, kitle iletişim araçlarının elinde tutan kesimlerdi. 80 yıl geçti ama bu kesim üretemedikleri topluiğnenin günahını İslam'a ve Müslümanlara yazmada da pek mahirdiler. Esas maharet bu kadar büyük zokayı yiyen laiklerde diyeceğim de gırtlağımdaki zoka pek rahat konuşturmuyor.
Darbeler marifetiyle tarihin, doğrunun, güzelin, hakikatin "tek" olduğu tek tipçi bir 80 yıl... Sanayi, spor, sanat, edebiyattaki küçücük başarılar "cumhuriyetin büyük başarıları” diye yutturulur ve başarı bir "tek" ölmüşe hasredilirdi. Üstüne üstlük her türlü başarısızlığın, geri kalmışlığın sebebi; yönetimden, eğitimden, ticaretten, siyasetten tecrit edilmiş din ve dindarlar gösterilirdi.
İşin hazin tarafı ne dostlar, biliyor musunuz? Biz dindarlar da benzer bir zokayı midemize kadar yutmuş durumdayız. Elbette 80 yıl ile kıyaslanmayacak kadar gelişmeler oldu son 25 yılda. Ama zaten dünyada da genel bir ilerleme söz konusu değil miydi? İHA, SİHA çokça sahiplenirken geriye kalan tüm günahlarımızı hain, laik, batıcı ve solculara yazdık ya da yazıyorlar. Biz de yutuyoruz kemal-i afiyetle.
Sistemin entegre edemediklerini biz ettik. Vesayet dedik, iç mihrak dış mihrak dedik. Sonra baktık ki hepsi ile dost ve sarmaş dolaşız. Gazze’ye izinsiz bir paket konserve gönderemiyorken “dünyaya ayar veren ülke” paranoyasına ikna edildik. Batı ve israil ile ilişkilerimiz laiklerinkine rahmet okutacak cinsten. Ama bütün günahlarımızı laiklere yazmayı biz de laikler kadar becerdik. Ne kadar bağırırsanız bağırın sesiniz duvara çarpıp size dönüyor.
İnançta, ibadette, muamelatta, hukukta, siyasette büyük handikap ve tenakuzlarımızı, üretilen bazı silahlar ile izale ettik. Üstelik gidişatı “mukaddes” ve “sorgulanmaz” kıldık.
Elbette ki teknolojide, sanayide büyümek çok önemli ama Müslümanlar içtimai hayatta büyük bir girdapta. Dindarlık ta Kürt meselesi de tamamen “milliyetçi pencereye” havale edilmiş ve 80'li, 90'lı yılların zihniyetine doğru hızla ilerlemektedir. Toplumun ıslahında laiklerin döneminden daha iyi bir durumda değiliz. Sebebi; laiklerin kandığı "ötekine" mal etme aptallığına düşmek olsa gerek. En az laikler kadar safmışız.
Ya disiplinsiz bir dindarlaşma yaşamışızdır ya da laik sistemin biçimlendirdiği dindarlarızdır. Doğal döngüsünde bir dindarlığın kapıları tamamen kapalıydı ülkemizde. Bizim de laikler gibi çokça "layusellerimiz" vardır. Yetmezmiş gibi biz fazladan "dindar Kemalistler" türünü de ürettik. Öyle ki Gazze soykırımına tepkimizi bile "dindar bağımlılığımız" şekillendiriyor ve soğuruyor. İktidara yakın adamların neredeyse tamamı “Türkiye dindarlığı” dışındaki dindarlığı aşağılıyorlar. Laiklerin Müslüman ülkeleri aşağılamasından hiçbir farkı yoktur bu tutumun.
Sözün özü laiklerin bozamadığı “dindarlığı” dindarlar bozdu.