Bunlar Kimin Eseri?
Kemalist, ulusalcı, ırkçı eğilimler özellikle hep desteklene geldi; beslenildi Cumhuriyet Tarihi boyunca. İçeride ve dışarıda enerji aktarıldı, alan açıldı. “Devletin sahipleri” olarak gördüler kendilerini. Halka ve kahir ekseriyete rağmen hep boruları öttü. İktidar olamadıysalar bile hep muktedir oldular. Farklı düşünenleri vatan haini, Atatürk düşmanı ilan ederlerdi.
Tıpkı PKK ve partilerinin onlar gibi düşünmeyen Kürtlere “işbirlikçi” damgası vurması gibi. Kaynak aynı, yöntem aynı, söylem aynı: Cahil bir kitle edin. Üç cümlelik birikimi/sloganları olsun ve herkes “düşman” olsun.
Ancak bu dayatma bugüne kadar sivil yapılardan ziyade silahlı unsurlar ve vesayetçi kurumlar eliyle yapılırdı. Çünkü sayıları sokağı, okulu ve çarşıyı karıştırmaya yetmiyordu. Fakat son yıllarda iktidarın da söylem ve eylem değiştirmesi bu değirmene yüzyıldakinden fazla bir su taşıdı. En yetkin ağızlardan Kemalist ve milliyetçi söylemlerin en üst perdeden çıkması iktidar zamanlarından daha çok büyüttü Kemalist ve ırkçı sahayı. Dolayısıyla “sizin tribünler” de rakip takımı alkışlamaya hatta gönül vermeye başladı.
Mesela 28 Şubat’ta başörtüden ötürü Kemalist Nur Serter'in ikna odalarında ikna edilmediği için okuldan atılan annenin, başörtülü öğretmen kızı yıllar sonra Bitlis’in dağlarına öğretmen olarak atanır. PKK’ye sempati duyan köylülere nazire olsun diye Atatürk baskılı tişört giydirdiği öğrencilerine 23 Nisan'da 1. Meclisin ve 1921 Anayasası’nın lağvedilmesini gururla anlatır ve sosyal medyada paylaşır. Tabii köylünün angaje olduğu zihniyet ile kendisinin draje olarak yuttuğu zihniyet birbirinin varlık sebebi… Aslında Kemalizm’i dindar iktidardan daha korunaklı bir sığınak gören örgütün, korkularını da yenmesine hizmet etmiştir. Dini bayramları defalarca boykot eden örgütün milli bayramlara saygıyı öne çıkarması bu derinlerdeki akrabalık bağından olsa gerek.
Son zamanlarda bu Kemalist ve ırkçı yapılanma sokağı, okulu ve çarşıyı hiçbir tepki ve müeyyide ile karşılaşmadan karıştıracak kadar cüretkâr davranıyor.
Sokakta, toplu taşımada, resmî kurumlarda baş örtüye saldırılar oldukça yoğunlaştı; kanun işlemiyor. Tevhit bayrağına ve taşıyanlara engel olma ve tartaklama sıradanlaştı; hükümet suspus. Arapça ve Kürtçeye karşı büyük bir alerji geliştirip tabela ve afişleri indiriyorlar; “Anayasa” uykuda gibi. “Anayasayı tartıştırmayız” diyen Kemalist profesörlerin bini beş para. “Tehdit yasası” işlemiyor onlara. “Türkiye'deki herkes Türk’tür” diyen “eski çam” akademisyenler ekranlarda “bardak” diye satılıyor halka. Kaymakam aynı saik ile imam döver takdir ve taltif alır.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi üniversitede israil vahşetini protesto için toplanan öğrenci grubuna “Ne mutlu Türküm diyene” sloganları ile saldıran Siyonist iltisaklı Kemalistler türedi şimdi.
Bu gayrı kanuni ve çok tehlikeli sürece hükümet/devlet tedbir almazsa maazallah öğrenci çatışmalarına ve sokak kavgalarına kadar gidebilir ki o zaman da dize vurmanın bir faydası olmayacaktır.