• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

 Kendi içinde ve Batının gözünde bütünlük arz eden İslam coğrafyası ve civarında cereyan eden her bir meselenin coğrafyanın bütününü içine alan bir arka planı mutlaka vardır ve konuşulmalıdır. Siyonist lobinin ABD ve Avrupa'yı esir aldığı son yüzyılda coğrafyalarımızda batının direkt veya dolaylı olarak içinde olduğu her gelişmenin birinci gayesi israil'in güvenliği ikincisi ise israil'in geleceği, yani sınırlarının büyümesidir. Bize yutturmaya çalıştıkları ekonomik ve “demokratik” gerekçeler de birinci ve ikinci amaca hizmet ediyorsa önemlidir.

Siyonist çetenin Gazze vahşetiyle de gördük ki ABD ve israil’den bağımsız karar alabilecek ve hareket edecek hiçbir İslam ülkesi yoktur. İran ve etkileyebildiği ülkeler de müdahale edecek olsalar başta Batı güdümlü İslam alemini karşılarında göreceklerini çok iyi bilmektedirler. Malum Rusya'yı çakallarla boğuşturarak bu coğrafyada oyun dışı tuttular. Zücaciye dükkanına sahip Çin, son zamanlarda İran ve Suud eksenli hattı buluşturduysa da asla israil'in güvenliğini göz ardı etmedi/etmeyi göze alamıyor.

 Kürt meselesi Filistin'den sonra Ortadoğu siyasetinin şekillenmesinde ikinci sırayı daima korumuştur. Belki mezhepsel ayrılıklar da üçüncü sırayı almaktadır. Siyonist aklın ABD eliyle coğrafyamızı ve yönetimlerimizi dizayn ettiği gerçeği son 6 ayda mutlak olarak ortaya çıktıktan sonra takdir edersiniz ki Kürt meselesindeki gelişmeler de ABD'nin “başında” oturmadığı bir masa dışında asla ilerleme ve gerileme kaydedemez. İran, Irak Suriye ve Türkiye’yi dizayn eden en önemli sorundur Kürt sorunu ve Batı’nın aktörleştirdiği PKK. İran, PKK'yı biraz ileride tutmayı becermişse de asla kalıcı bir hal değildir. Doğal olarak bu dört ülkeyi dizayn ettiniz mi geriye Suud ve Mısır “kalkanı” kalıyor. Darbeler ve diktatörler ülkesi Mısır, ekonomik olarak Suud’a bağlı, Suud ise ABD şubesi gibi çalışmakta. Türkiye de israil'e mal satmamayı bile göze alamayacak kadar bağımlıdır maalesef.

İşte bu şartlarda dışişleri ve MİT, PKK meselesini görüşmek üzere ABD'ye gittiler. Usulen bir-iki cümle ile Gazze’ye değindilerse de esas konu PKK'ydi. Arkasından Cumhurbaşkanı, yazın terör sorununun kesin çözüleceğini beyan etti ve arkasından Irak, PKK’yi terörist ilan etti. Hemen sonrasında PKK de “Kürd halkına büyük müjde” ile gündeme oturdu. Masalarda ve mahfillerde ne konuşuldu bilinmez ama “aklı selim” bunlardan bir sonuç çıkarmıyorsa “selim” sıfatını kaybetmiştir. Zaten işlevsizleşen PKK sadece ismen tasfiye olup PYD üzerinden KDP, Türkiye ve ABD'nin belirlediği şartları kabul ederek meşrulaşacak. Basın “tarihi kazanım” diye “Türk gücü” manşetleri atacak. Sorun görece olarak Türkiye'den uzaklaştırılıp İran ve Suriye'ye yaklaştırılacak. Suriye'nin bölünme süreci resmileşecek ve “Gazze suskunluğumuz” büyük bir kazanca! dönüşmüş olacak.

 Anadolu'ya 1071'den 2000 yıl önce geldiğine bile inandırılan kimi Türkler ile LGBT bayrak ve flamalarıyla yürüyen DEM eş başkanı Tülay Hatimoğulları görüntüsünün “Erdoğan’ın oyunu” olduğuna inandırılan kimi Kürtler başka nelere inandırılır merak ediyorum. Tabi ABD’nin kâğıda PKK yerine PYD yazmasının tek kazananı Siyonist çete olacak. Haftaya denklem dışında tutulan ama denklemin oluşumunda payı büyük olan bağımsız aktör HÜDA PAR’ı konuşalım.