Din Halkların Afyonu Mudur?
Din Halkların Afyonu Mudur?
Bu söz bin yıllara sarih bir pratiğe haiz ise de 1843 yılında Karl Mark tarafından söylenmiş ve iki yüzyıldır bitmeyen bir tartışmanın hatta kavganın fitilini ateşlemişti. Elbette bu konuyu tartışmak beni aşar. Ancak öyle inanıyorum ki bu tartışmayı ne dindarlar ne de Marksistler doğru tartışabildiler. Her iki taraf da toptancı bir söylem ve eylem ile karşıyı reddetti.
Bu iddianın din sosyolojisinde yer ve zamanın aktörlerine göre değişebileceğini söyleyemedi iki taraf da. Dolayısıyla dindarlar da Marksistler de Karl Marks’ın iyi niyetli olmayan habis oyununa geldiler. Oysa yeni bir din iddiasında bulunan Hz. Muhammed aleyhisselam dönemin dindarlarına hitaben “Yahudiler Allah’ı bırakıp bilginlerini, hahamlarını; Hristiyanlar da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler” (Tevbe, 31) iddiasında bulunuyordu.
Bu ayetten de açıkça anlaşılacağı üzere elbette din de diğer bütün düşünce inanç ve ideolojiler gibi tekelinde bulunduğu tarikat, cemaat, parti örgüt ve hükümet liderinin tavır, tutum ve niyetine bağlı olarak “halkın afyonu” olabilmektedir.
Devrimci ve teslimiyetçi iki kanadı bulunan dinin bu iki kanadı bir dengeye oturtulamadığı zaman irtifa kaybedip iyi niyetli olmayanların kucağına düşer. Düştüğü zaman da devrimci kanadı zalim/katil; teslimiyetçi yanı uyuşuk ve hain olabiliyor.
Öyle görünüyor ki “Gazze imtihanı” kimin ne mal olduğunu ortaya çıkarmasının yanında dinin teslimiyetçi ve maslahatçı kanadının kötü eller tarafından pasif ve hain bir renge büründüğünü de göstermiştir. Din, Gazze’de eşsiz bir devrimi besliyorken ümmetin geri kalanında kötü emellilerin elinde bir uyuşukluğa da hizmet edebiliyor.
Suud, Mısır, Türkiye, Pakistan, İran gibi ülkeler ümmetin en aktif en dinamik en devrimci ve en dindar toplumlarına sahip olmalarına karşın tarihin tanıklık edebileceği en vahşi bir soykırım gözleri önünde cereyan ettiği halde bu halklar adeta afyon yutmuş gibi uyuşuk bir pozisyon almışlardır. Ve bu ülkelerin tamamında iktidarlar dindardır. Ve ne hazindir ki bu uyuşuk hâli iktidarlar nasihat, maslahat ve manipülatif iddialarla sağlıyorlar. Kimi STK ve siyasi partileri hariç tutarsak bugün din Gazze’nin yok oluşunun afyonu olmuştur.
İktidarların israil ile sürdürdüğü ticari ve siyasi ilişki kitlelerce dini mülahazalarla “o yaptıysa bir bildiği vardır” teslimiyetçiliğiyle tolere ediliyor. Hatta bu ölümcül tutuma büyük büyük manalar yüklenerek kutsanabiliyor uyuşmuş/uyuşturulmuş kalemler ve sürükledikleri kitlelerce.
Bugün yönetimlerimizde daha laik ve Batıcı iktidarlar olsaydı eminim ki dindar halklar kızılca kıyameti koparırdı. Oysa yapılan cılız eylemler bile yönetimlerini hariç tutup dünyanın geri kalanını suçlayan bir körlüğü bürünmüş. Kendinden olan yönetimlerin bütün günahlarını bir sevap ile silme uyuşukluğuna müptela olmuşuz. Din afyonumuz olmuş gibi.