Muhabbet Kuşu ile Muhabbet Ettik
Kıymetli yeğenimin hediye ettiği muhabbet kuşu Özgür’ün kafesini mutfaktaki masaya koydum pazar sabahında. Cam duvardan sokağın bütün hareketliliğini izleyebiliyorduk. Özgür çok marifetli, konuşup düşünebiliyor.
Kâğıt kalemi almış gazete yazımı yazacaktım. Gündemin yoğun girdabında ne yazacağımı düşünüyorken başladı Özgür cıvıldamaya. İyice kulak kabartmadınız mı da tam olarak anlayamazsınız cıvıltımsı sözcüklerini.
“Kur’an’ın alenen yakılmasına resmi müsaade veren ‘gelişmiş Batı demokrasisini’ yaz dedi. Bırakın Tevrat ya da İncil’i yakmayı, Yahudiler aleyhine sarf edilecek bir tek sözün nefret suçu sayılıp laf edenin kodese tıkıldığı bu aşağılık iki yüzlü Batı demokrasisini sevenler, savunanlar ve bize kakalamaya çalışanlar da iki yüzlü sahtekarlardır de” dedi.
Dedim ki “diyemem bizim mahallede de çok demokrasi devşirmesi var yolumu keserler.”
“O zaman iktidarın başka zaman Batı başkentlerinde yine İslam’a ve Peygambere alenen hakaret edilmesine, Kur’an’ın yakılmasına karşı cılız tepkiler verdiğini, bugün İsveç büyükelçisinin İçişleri Bakanlığına çağırılacak kadar büyük tepkiler verilmesinin sebebinin ise İsveç’in PKK’ye verdiği desteğe olan öfkelerinden olduğunu yaz” dedi.
Dedim ki “beni bu kadar tehlikeli yükün altına koyma. Hem niyet farklı da olsa işimize yarıyor.”
Dedi ki “kirlenmiş ikiyüzlü, adam kayırmacı, yalaka, rüşvetçi bürokratik oligarşiyi yaz. Halk illallah etmiş.”
“Az bile diyorsun ama “6,35 kalibrelik masa” bugüne rahmet okutacak bir görüntü ve potansiyele sahip” dedim.
Dedi ki “o zaman kayyuma ulaştığın halde ve tanıdığı halde; temiz, ehli kıble, çalışkan ve Müslümanların birliğinden yana olan mühendis oğlun işe alınmazken, babadan ve kafadan örgütün ve HDP’nin yılmaz savunuculuğunu yapan bu nedenle akrabalık bağlarınızın zayıf olduğu mühendis kuzeninin Kayyum belediyesi tarafından işe alınmasını yaz. Üstelik onlarca örneği var. Bu yaman çelişkiyi oğluna ve topluma nasıl izah edeceksin.”
Dedim ki “yazarsam kişisel olduğu zan edilir.”
Dedi ki “devletin ve iktidarı savunanların dilinin aşırı milliyetçi hatta ırkçı bir söyleme evirildiğini yaz. Bu dil PKK ve HDP’ye yaramaktan başka işe yaramaz.”
Dedim ki “Yazamam. Hem korkuyorum hem de düzeleceğini umut ediyorum.”
“Dindarlar çoğaldı, dindarlık azaldı. Bari bunu yaz. Bir menfaat oldu mu kan kardeşten başlanılıyor. Sıra din kardeşine bir türlü gelmiyor” dedi.
“Ben bu sularda yüzecek kadar yüzme bilmiyorum” dedim.
HÜDA PAR on yıldır anadilde eğitim hakkını savunuyordu ancak Özgür Özel’in eleştiri adına bunu programlarından cümle cümle okuması kadar sesini duyuramadığını yaz. Basın ve ekran ambargo uyguluyor” dedi.
“Yazamam; HÜDA PAR’lıdır der üstümü çizerler” dedim.
“Kürtlerin oyunu marjinal Türk solunun fantezilerine rakı masalarında meze yapan HDP’yi yaz. Üstelik Kürtlerin her damla gözyaşında altı okun birer parmağı olan CHP ile yatak döşek yaşıyorlar” dedi.
Ben anlamazlıktan gelip “bu kaçıncı terane” diye şarkı mırıldandım.
“Bari kuşlara özgürlüğü yaz” dedi.
“Sen olmazsan ben ne yazarım” dedim.
“Bir şey yazmaya niyetin yok hiç değilse Galatasaray’ın sahaya çıkan sekiz oyuncusunun yabancı olduğunu; bütün takımlarda durumun aynı olduğunu; madem yabancılarla oynayacaktık on yıllardır bu kadar büyük paraların nerelere aktığını yaz dedi. 21 süper lig takımının takriben 260 yabancı oyuncusu var. Takım başına 13 yabancı düşüyor” dedi.
Bak işte o olur ama patronlar çok kızar dedim.
Kızarak kafese girip “senin bir şey yazacağın yok” dedi.
Ben kuştan aldım haberi.